Türkiye'de bisiklet kültürünü yaymak veya günlük hayatta bisiklet süren insan sayısını arttırmak için kamu kurumları ve özel kurumlar birçok proje yürütüyor. Her biri kendi düşünsel arka planına uygun bir proje üretip uygulamaya geçirmeye çalışıyor. Bunların büyük çoğunluğu ütopyacı düşüncelerin bir ürünü. Ütopyacı düşünceye karşı değilim. Bir hayal kurmakla başlar her şey, bunu biliyorum. Ancak hayaller âleminde de yaşamıyoruz. Dünya bizim hayallerimize göre değil milyarlarca yıllık bir oluşum sürecinde şekillenen evren yasalarına göre dönüyor, gelecekte de bizim kişisel fantezilerimize göre değil bu evrensel yasalara göre dönecek. Bisiklet kültürünü yaygınlaştırma amacıyla geliştirilen pek çok ütopik yaklaşıma artık gülemiyorum bile. Bisiklet kültürünün yaygınlaşması için yapılan mış gibi sosyal sorumluluk projeleri, belediyelerin ve birtakım bisiklet dernekleri ve topluluklarının çabaları vesaire artık bende gülme etkisi yaratıyor. Peki, neden? Manyak mıyım kardeşim ben? Neden gülüyorum bu özverili çabalara? Açıklayayım.
Bu sosyal sorumluluk şeysileri apaçık bir sosyolojik gerçeği görmezden geliyor. Toplumun sadece bisikletli yaşamı inşa etme amacını taşıyan bir ideolojik propaganda ile kazanılabileceği ön kabulünden hareketle eyleme geçiyorlar. Tarihte sadece propaganda yapılarak kazanılmış tek bir savaş gösteremezsiniz; çünkü yoktur. Savaş silahlarla ve o silahların başarıya götüreceğine inanmış kitlelerle kazanılır. Ama bu arkadaşların kitleleri kazanma gibi bir derdi de yok anlaşılan. Bu eylem türlerinde halkı aptal yerine koyarak yapılıyor her ne yapılıyorsa. Halkı aptal yerine koymak nasıl mı oluyor? Onu da açıklayayım: Bu arkadaşların teorisine göre halk, bisikletin faydalarından habersiz bir koyun sürüsüdür. Bisiklet temalı sosyal sorumluluk projelerinin yürütücüleri ise bisiklet konusunda aydınlanarak nirvanaya ulaşmış ve bu seviyeden hareketle halkı aydınlatma görevini üstüne vazife edinmiş üst bilinçli insanlardır. Bu çok üst bilinçli bisiklet insanları halka giderek onu bisiklet konusunda eğitecek, aydınlatacak ve bir şekilde ikna edecektir. Bu düşünsel temelli faaliyetler sonucunda halk aydınlanacak ve bisikletli bir kent yaşamının inşası tamamlanacaktır. Alkışlar, alkışlar, alkışlar...
Gerçekçi olalım beyler, halk sizin nesnel gerçeklikle uzaktan yakından bağlantısı olmayan önkabullerinizden hareketle saptadığınız oranda cahil ve aptal değil. Dünyanın en pragmatik, en akılcı ulusunun içinde yaşıyoruz. Halkını ve ulusunu tanımayan kimselerin yaptığı sosyolojik analizlere itibar ederek halkınızın nesnel gerçekliğine yabancılaşıyorsunuz. Bu yabancılaşma olgusunu görmezden gelerek Hegel'in diyalektiğine benzeyen ayakları yere basmaya, baş aşağı duran kuramlar kasıyorsunuz. Bu durumdan hareketle örgütlediğiniz sosyal sorumluluk projeleri de işte tam olarak bu yüzden hüsranla sonuçlanmaya mahkûmdur. Neden mi? Nesnel gerçekliğin somut temellerine dayanmıyor bu teoriler. Yani temeli olmayan bir bina gibi bunlar. Doğal olarak her defasında toplumsal alanın sert duvarına kafasını çarpa çarpa başarısızlıkla sonuçlanıyorlar ve bu süregelen başarısızlık nedeniyle pek çok bisikletçi dostumuzda bisikletli bir yaşamın inşası konusunda umutsuzluk beliriyor, o da öğrenilmiş çaresizliği pekiştiriyor ve giderek Oblomovvâri bir gamsızlığı doğuruyor. "Yok abi ya, bu cahil halkla hiçbir şey yapılmaz. Türkiye kim bir bisiklet ülkesi olmak kim allasen? Yel değirmenlerine karşı bisiklet mücadelesi veriyoruz. Bu ülkede bisikletli ulaşım falan yüz yıl sonra mümkün olur ancak." gibi serzenişlerin tamamının nedeni işte bu yukarıda açıkladığımız yanlış ideolojik propaganda stratejisidir.
Benim bu konudaki çözüm önerim bisikleti bir yatırım aracı olarak kabul ederek propagandasının yapılması olacaktır. Zira bisiklet bir spor aracı olmaktan çok bir ulaşım aracıdır. Sizi bir yerden bir yere ekonomik olarak taşır. Bunu yaparken de birtakım ek kazanımlar sağlar. 1 liranın hesabını yaparak yaşamak zorunda bırakılan bir halkın içinde yaşıyoruz. Bizler de iki yakamızı bir araya getirmek için günlük, haftalık, aylık, yıllık bütçeler yaparak kıt kanaat yaşamımızı devam ettirmeye ve elimizde para kalırsa da birikim yapmaya çalışıyoruz. Halkın geri kalanı da Bizden farklı değil. Ülkemizin en zengin insanları bile başka ülkelerin zengin insanlarına göre daha fakir sayılır. Bu sosyolojik gerçeği görmezden gelerek, ülkemiz bir Baltık ülkesiymiş gibi, yahut G8 ülkesiymiş gibi bisikletli yaşam propagandası yapıyoruz. Avrupa'da Critical Mass var, eee biz de yapalım. Onlarda pop up bisiklet yolları var, eee haydi biz de yapalım, mantığıyla hareket ediyoruz. Oraların nesnel koşulları ile buraların nesnel koşulları arasındaki bariz farkı görmüyoruz yahut görmezlikten geliyoruz. Bu körleşmenin üzerine de Don Kişot gibi bisiklet etkinlikleri düzenleyerek başarılı olacağımıza inanıyoruz. Ne büyük bir saflık!
Her bitki belli bir iklimde yetişir. Her toplumsal olay da ortaya çıktığı ülkenin nesnel koşullarının bir ürünüdür. Dünyanın farklı coğrafyalarında birbirine benzer toplumsal olaylar gerçekleşebilir; fakat örneğin Fransa'da devrime burjuvazi önderlik ederken Rusya'da işçi sınıfı önderlik edebilir. Bisikletli yaşamı inşa etme amacıyla örgütlenen bireylerin kullanacağı strateji ve taktikler de ülkeden ülkeye değişiklik gösterecektir. Şimdiye kadar bizim ülkemizde uygulanan yöntemlerin bizi başarıya ulaştırmadığı ortada. O hâlde bu ülkenin nesnel koşullarına uygun bir bisikletli yaşam inşâ stratejisi geliştirmek zorundayız. Küresel ekonomik kriz dünyadaki bütün ülkelerin vuracak. Ancak kırılgan bir ekonomiye sahip olan ülkemizde yaratacağı tahribat diğer ülkelerden daha fazla olacak. İş kayıpları yaşanacak. En iyi ihtimalle ücretlerin azalması gerçeği ile karşı karşıya kalacağız. Bu koşullarda sistem bizi hayatta kalmak için daha fazla tasarruf yapmaya zorlayacak. İşte bu koşullar tam olarak olgunlaştığında geniş halk kitleleri için bisiklet bir yatırım aracı olarak makul ve mantıklı bir hâle gelecek.
O günler gelmeden önce, öncülük yaparak bisikletin bir yatırım aracı olarak propagandasına girişmeliyiz. Bisiklet de dolar gibi, euro gibi, altın gibi, hisse senetleri gibi bir ekonomik yatırım aracıdır. Hatta bunların tamamından daha sağlam ve güvenilir bir yatırım aracıdır. 2 bin lira ile yukarıdaki klasik yatırım araçlarından hangisini alırsanız alın size 3 yıl içinde iki katı bir kazanç garantisi veremez. İlla ki bir kazanç elde edersiniz ama bu kazanç risklerden arındırılmış garantili bir kazanç değildir. Bisiklet ise onu kullanmaya başladığınız andan itibaren para kazandırmaya başlar, bisiklet onu kullanmaya devam ettikçe size para kazandırmaya devam edecek bir yatırımdır. Bisikletin selesine oturup pedal çevirmeye başladığınız anda para kazanmaya başlarsınız. Bir yılda bu yatırım kendini amorti eder. İkinci yıl kazandırmaya başlar. Üçüncü yılın sonunda hem ona harcadığınız parayı size geri verir hem de harcadığınız paranın iki katı bir kazanım sağlar. 3 yıl içinde fiyatların hiç artmadığı bir ekonomik senaryoda bile, ki bizim ülkemizde imkânsız gibi bir şey bu, aynı kazancı elde ediyorsunuz. Dolar, euro, altın, hisse size böyle bir kazanç garantisi verebilir mi? Hatta hatta vade sonunda belli bir miktarda gelir garantisi veren vadeli mevduat bile bu oranda bir getiri sunmaz sizlere.
Tezimizin teorik zeminini açıkladık. Şimdi ise bisiklete binerek nasıl para kazanacağınızı uygulamalı olarak anlatalım. Aşağıda kullanacağım rakamların tamamı 2020 yılı güncel rakamlarıdır. Gidilecek yol miktarını 15 kilometre ile sınırlıyorum. Çünkü bu rakam Avrupa'da ortalama bir bisikletlinin, şehir içinde ulaşım ihtiyacını karşılamak amacıyla bisikletle yaptığı günlük mesafedir. Yani herhangi bir sporcu geçmişi olmayan, hafiften göbekli bir erkek yahut balık etli bir kadının form düzeyi esas alınarak belirlenmiş bu rakam. Mesela ufak çaplı bir evrimleşmiş goril yavrusu olarak Boris Johnson'u ele alalım. O da işe bisikletle gidip geliyor zira. Aslında ortalamanın üzeri esas alınsaydı daha yüksek bir rakam da olabilirdi. Yoksa işe gidip gelirken günlük 50 km yapan bisikletçi dostlarım var. Hepsi de normal insanlar. Kripton gezegeninden falan gelmemişler yani. Bisikletin sadece işe-okula gidip gelirken kullanıldığını varsayıyoruz. Sözgelimi ekmek almaya giderken, çarşıya-pazara birkaç ihtiyaç malzemesini almaya giderkenki kullanımlarını hesaba katmıyoruz.
İstanbul'da tam Akbil 3.5 TL. Öğrenci ise 1.75 TL. Haftada 6 gün çalışan bir birey günlük olarak işe gidiş gelişe 7 lira harcar, haftalık olarak 42 liraya tekabül ediyor, aylık olarak ise 168 TL ulaşım masrafı oluyor. Yılın bir ayını tatil yaparak geçirdiğini düşünelim. (Nerdeymiş o beyaz yakalı allasen?) İstanbul'da 11 ay etkin olarak çalışmak ve dolayısıyla işe gidip gelmek zorunda olan bir birey, bir yıl içinde toplu taşıma sisteminde tam tamına 1848 TL kaybediyor. Şehir içi ulaşım için tasarlanmış Corelli Fit Bike 1.0'ın 2020 sezonu sıfır satış fiyatı sadece 1550 TL! Biraz araştırma ve pazarlık yeteneği ile daha ucuza da alınabilir. Bu bisikleti alıp bir yıl işe bisikletle gidip geldiğinizde bisiklet kendini amorti ediyor. Birinci yılın son iki ayında kazandırmaya başlıyor. 3. yılın sonunda ise onu alırken yatırdığınız paranın iki katından daha fazlasını size kazandırmış oluyor. Ankara'daki toplu ulaşım fiyatları ile İstanbul fiyatları aynı. İzmir ise her alanda olduğu gibi bu alanda da diğer metropol kardeşlerinden ayrılıyor. Tam fiyatı 15 kuruş daha fazla, öğrenci fiyatı daha ucuz. Anarşik ya bu şehir, illa bi farklılık yapacak, yapmasa olmuyor gaari!
Sıfır bir bisiklet, eğer yapısal bir sorunu yoksa, 3 yıl içinde lastik patlaması dışında ciddi bir masraf çıkarmaz. Hayır, çıkarsa ne olacak allasen? Bisikletin sıfırı 1550 lira. Bunun çıkaracağı masraf ne olacak? Bisikletin bakım ve onarım masrafları da çok ucuzdur. Mahalle bisikletçilerinde 20-30 liraya bakım yaptırırsınız. Yok efendim benim gibi Harpagon'a rahmet okutacak cinsten bir cimriyseniz You Tube'dan tamir bakım videoları izleyerek bir bisikletin bakımı nasıl yapılıyor A'dan Z'ye öğrenirsiniz. Ona da para vermezsiniz. Oh miss! Şükürler olsun ki bisiklet tamir ve bakımı atomu parçalamaya benzemiyor. Ortalama zekâ ve yumurta kırmaya yetebilecek bir el becerisine sahip olan bir insan evladı, herhangi bir bisikletin tamir, bakım ve onarım işlerini kısa bir sürede kolayca uygulamalı olarak öğrenir.
Daha büyük bir hata yaparak işe arabayla gidip geldiğinizi varsayalım şimdi de. Şehir içi trafikte en az yakan araba 30 kuruş yakar. (Öyle bir araba kaldı mı acaba?) 15 kilometrelik bir mesafede bir araç günlük olarak 4.5 TL yakar. 6 iş günü olan bir haftada 27 TL, bir ayda 108 TL, bir yılda 1188 TL yakar. Sadece yakıt masrafı bu kadar. Trafik sigortası, kasko, Mtv, yıllık bakım masraflarını da ekleyin üzerine, sadece işe gidip gelirken kullanılan bir otomobilin yıllık maliyeti en az 5000 TL. Sadece işe bisikletle gidip gelerek yapacağınız tasarruf miktarını görebiliyor musunuz? Yıl olmuş 2020, şehir içinde ekmek almaya giderken araç kullanan kimseler tanıyorum. Herhangi bir sağlık sorununuz yoksa, ailecek bir yere gidip gelmeniz gerekmiyorsa, bisikletle taşınamayacak ağırlıkta bir yük taşımanız gerekmiyorsa şehir içi ulaşım ihtiyacınızı karşılamak için araç kullanmak yapabileceğiniz en akıl dışı davranış olacaktır.
İşe bisikletle gidip geldiğiniz zaman dolaylı olarak her gün düzenli spor yapmış olacaksınız. Her gün düzenli spor yapan bir birey, düzenli spor yapmayan bireylere göre daha sağlıklı olur. Neden? Çünkü düzenli spor yapan kimselerin bağışıklık sistemi yapmayan kimselere göre daha güçlü olur. Hastalıklar yüzünden iş gücü kaybınız daha az olur. Burada rapor alıp ise gelmeyen işçisinin aylığından yahut günlüğünden kesinti yapan "şerefli" kapitalistleri saygıyla anmadan duramıyorum. Çok sık hastalanmadığınız için ilaç ve hastane masraflarınız da yarı yarıya azalıyor. Baskı altında doğru karar vermenizi gerektiren ve bu özelliğiyle psikolojiniz üzerinde yıkıcı etki yapan bir mesleğiniz varsa aylık psikiyatri masraflarını da düşmeniz gerekecek, zira bisiklet sporu vücuda seratonin hormonu basıyor. Sizi masaj salonuna gitmiş gibi rahatlatıyor, pamuk gibi oluyorsunuz. Psikolojik destek masrafları da düştü mü harcama listesinden? Sadece bir bisikleti kullanarak sağlık masraflarından da tasarruf ederek kâra geçmiş oluyorsunuz.
İş ve ev arasında mekik dokurken kadın olduğunu unutacak kadar kendi bedenine yabancılaşan çalışan kadınlar, size sesleniyorum, beni rahatla dinleyin. 60 kilonun üzerinde bir profesyonel kadın bisikletçi yok gibi bir şey. 1.85 boyu varsa o ayrı tabii. Anladınız siz onu kanımca. İşe bisikletle gidip gelirken günlük 15 kilometre yol yapın ne yağ kalır ne kilo. Birinci yılın sonunda Serenay Sarıkaya görünümüne kavuşmak bedava! Harcamalar listesinden diyetisyen, pilates, yoga ve spor salonu kalemini de çıkarabilirsiniz. İzin veriyorum size. İşe bisikletle gidip geldiğinizde inanılmaz düzeyde fit ve çekici bir vücuda sahip olacaksınız. Para harcayarak zayıflama modundan para kazanarak zayıflama moduna geçiş yapacaksınız. Her zamankinden daha fazla yiyerek her zamankinden daha zayıf olduğunuzu gören eşiniz, sevgiliniz vs size hayran olmaktan kendini alamayacak. Bakın işte buna paha biçilemez! Tabiî aynı koşullar erkek kullanıcılar için de geçerli. Bisiklet sürüyorsanız fazla kilolarınızla olan seviyeli birlikteliğinizin kısa bir süre sonra sona ereceği çıktı falınızda. Erkek kullanıcılar için ek bir kazanım daha var. Onu sonra konuşuruz. Zira burada ortam müsait değil.
Finansal bir kriz yaşıyoruz. Para bulmakta ve borçlanmakta zorlanıyoruz. Risk primi en yüksek ülkelerden biriyiz artık, tefeci faiziyle bile kimse bize para vermiyor. Bu duruma bir çözüm bulunamazsa yahut bu durum sürülebilir olmaktan çıkarsa, Allah muhafaza eylesin, finansal kriz ekonomik bir krize evrilebilir. Ekonomik kriz henüz başlamadı bile. Kitlesel işten çıkarmalar, sektöründe stratejik öneme sahip büyük şirket iflasları, kapanan fabrikalar gibi olaylar henüz yaşanmıyor. Ancak yakın bir gelecekte dünya küresel bir ekonomik krize girecek. Büyük Buhran'a rahmet okutacak cinsten bir küresel ekonomik kriz kapıda bekliyor. Bu ortamda işsizlik ve enflasyon artacak. En iyi ihtimalle ücretler birkaç yıl artmayacak. İşini kaybetmeme şansına sahip olan alt ve orta sınıflar ciddi gelir kayıplarına uğrayacak. Gelirleri azalmayan gruplar bile tasarrufa yönelmek zorunda kalacaklar, zira artmayan gelirleri enflasyon yüzünden kuşa dönecek. Kriz ortamında gelirlerini arttırmayı başarabilecek bir avuç insan dışında herkes bu savaştan yaralanarak çıkacak. Yaşanan gelir kayıpları yüzünden kapının önünde durup hiç benzin yakmasa bile yılda 5 bin lira yiyen bir motorlu aracı finanse edebilmek mümkün olmayacak. Bu maliyeti karşılayabilecek düzeyde zengin kitleler için ise kriz döneminde daha kârlı yatırım araçları varken nakit parayı otomobile bağlamak cazip gelmeyecek.
Ekonomik kriz sıkıştırmasa bile sağlık endişeleri yüzünden insanlar toplu taşımadan hızla uzaklaşacak. Kısa mesafelerde toplu taşıma yahut otomobil kullanmak yerine bisiklet kullanmayı tercih edecekler. Bu yıl ve önümüzdeki yıl bisiklet bayileri orta ve alt segment bisikletleri piyasaya yetiştirme konusunda sorun yaşayabilirler. Şehir içinde kullanım rahatlığı sağlayan bisiklet modellerinin satışlarında bir patlama yaşanmasını bekliyorum. Ekonomik durumu iyi olan üst sınıflar ise sağlık kaygıları yüzünden bisiklete yönelmek zorunda kalacaklar. Zira düzenli spor yapmanın ve dolayısıyla bisikletin bağışıklığı arttırdığına yönelik bulgular inkar edilemeyecek açıklıkta. Ölüm ya da açlık korkusu her türlü konformist aracı rafa kaldırmaya yetecek düzeyde ikna kabiliyetine sahip toplumsal araçlardır. Ana akım medya araçları tarafından yedi gün yirmi dört saat virüs haberlerinin topluma pompalandığı bir ortamda kitleleri bisikletli bir yaşama yöneltmenin nesnel koşulları oluşmaya başlamıştır. Gelecek dönemde, insanlara bisiklet kültürü kazandırmaya çalışan bisikletli yaşam savunucularını komik durumlara düşüren sosyal sorumluluk projemsilerine ihtiyacımız kalmayacak. Biz değil içinde devinmek zorunda kaldığımız hayat, toplumu bisikletli bir yaşama geçmeye zorlayacak.
Ne dolar ne altın ne borsa! En güzel yatırım pedallama! Üstelik sağlıklı ve fit bir vücut da bedava! Gel vatandaş gel! Var mı böyle bir yatırım aracı dünyada? Bunu duyan Elon Musk, Tesla'yı haraç mezat satıp Salcano'ya ortak olmak için araya adam sokmaya çalıştı. Rockefeller ailesi "Altın, dolar da bir yere kadar kardeşim! Gelecek bisiklet yatırımında!" diyerek altın madenlerini bir bir elden çıkardı. Siz hâlâ toplu taşıma araçlarında ya da kişisel otomobillerinizde para kaybetmeye devam edin. Birileri sadece işe gidip gelirken bisiklete binerek zengin olmaya başladı bile. Bundan 30 yıl sonra havuzlu tripleks villalarının kapısından Colnago marka bisikletleriyle sabah antrenmanlarına giden emekli amca ve teyzeler görürseniz fazla şaşırmayın. Zira bugün yediğiniz hurmalar o gün geldiğinde sizi tırmalayacak! Bizden söylemesi...