27 Haziran 2020 Cumartesi

LEONARD RODGERS!!! TEK BACAK, TEK VİTES, SIFIR FREN; AMA KOCAMAN BİR YÜREK!!!

Kimi bisiklete binmeye ikna etmeye çalışsak hep aynı hikâye ile karşılaşıyoruz. Ben yapamam. Neden diye soruyoruz. Çok zor diye yanıt alıyoruz. Bedeninin spor yapmaya uygun olmadığını söyleyenler de çıkıyor hep karşımıza. Bahaneler üstüne bahaneler icat ederek bisikletli bir yaşamdan uzak durmak için bin dereden su getiren bu arkadaşlarımızla uğraşmaktan bıktık. Onları bisikletli yaşama ikna etmek için ortaya koyduğumuz her argümana karşı bir antitez üretmeyi başarabildikleri için kendilerini kutluyorum. Başka bir şey gelmez elimden. Normal bisikleti bir yana bırakalım, birilerini fixed geara ikna edebilmek için çekeceğimiz sıkıntıları bir düşünün derim. İnsanları daha frenli-vitesli bir bisikleti kullanmaya ikna edememişken onları frensiz-vitessiz bir fixed geara nasıl ikna edebiliriz ki? Hayal bile değil!

Bu yazıyı onlara farklı bir bakış açısı sunmak için yazıyorum. Bedenlerini nasıl harcadıklarını, yaşamlarını nasıl tekdüzeleştirdiklerini görmeleri için onlara aykırı bir yaşamdan örnekler sunacağım. Doğanın onlara vediği, her uzvuyla parçalanamaz bir bütün oluşturan, insanı hayret içinde bırakan bir uyumla tasarlanmış insanın bedeninden söz ediyorum burada. O kusursuz uyum abidesi bedende bir parçanın yerinde olmadığını hayal edin ve bu eksik parçalı beden de sizin bedeniniz olsun. Empati kurmak o kadar da zor olmamalı ama değil mi? Ölürken son sözlerim "Empati, biraz empati!" olacak muhtemelen. Çocukluğum boyunca bana başka çocukları örnek göstererek benim başarısızlıklarımı yüzüme vuran sevgili ebeveynlerimi burada saygıyla anıyorum. Bir insanı başka bir insana örnek olarak göstermekten bu yüzden nefret ediyorum; ama bunu bu yazımda yapacağım. Affedin beni sevgili dostlarım.

Bu blogda da okuduğunuz "Bisiklete Binerken Terliyorum. Ne yapayım?" adlı yazımı aynı zamanda Bisikletforum'da da yayınladım. O yazımın altına yapılan yorumlardan birinde Berk Evren adlı bir forum kullanıcısı tarafından ilginç bir YouTube videosu paylaşıldı. O videoda hayat hikâyesi anlatılan fixieci dostumuzu ben de bu paylaşım sayesinde tanıdım. Kendisini tanımama vesile olduğu için Berk Bey'e buradan da teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Videoda tanıtılan kişi normal bir fixieci olsaydı geçip giderdim. Ama o öyle bir fixieci ki, fixed gear hakkındaki tüm önyargıları yıkabilecek güçte bir insan. Hakkında uzun uzun yazılmayı bu yüzden hak ediyor.

Leonard Rodgers, nâm-ı diğer Leo Rodgers-(Burada bir aslan vurgusu var sayın seyirciler) bir çılgın fixieci. Normal bir insanda iki adet olan bacak adlı uzuvdan kendisinde bir adet var. Kısaca tek bacakla fixiesini sürüyor. Hikâye burada bitmedi. Tek bacakla frensiz bir fixie sürüyor. Zira her çılgın fixieci gibi fixieye fren takılmayacağını biliyor. Fixiede vitesin olmadığını siz zaten biliyorsunuz. Bilmiyorsanız şimdi öğrendiniz. Tek bacakla vitessiz bir bisiklet sürüyor Leo! Şimdi denklemi toparlayalım. Bu koca yürekli insan, tek bacakla frensiz ve vitessiz bir fixed gearı kullanabiliyor. Ve hâlâ hayatta! Tek bacakla frensiz bir fixieye bindiği için ölmedi, kalbimizde değil gerçek hayatta kanlı canlı bir biçimde yaşıyor. Bitti mi? Bitmedi.

Leo Rodgers, kendisine özel olarak tasarlanmış bir fixed gear bisikletle velodromda yapılan pist bisikleti yarışlarına katılıyor. (Aynakolun sadece bir tarafı var, diğer kol ağırlıktan tasarruf etmek için çıkarılmış, siz ne sandınız? Geriye kalan parçalar normal bir fixed gear ile aynı. ) Kalabalık fixieci gruplarıyla uzun ve çılgın turlara çıkıyor. Tek bacakla sürdüğü fixiesi ile yokuş tırmanıyor. O da bir şey mi, tek bacakla kullandığı frensiz bir fixie ile yokuş iniyor. Gravel bisikleti ile dağlarda tepelerde dolaşıyor. Bir bisiklet dükkânı var. Geçimini kimseye muhtaç olmadan buradan kazandığı para ile sağlıyor. Her çeşit bisikleti burada A'dan Z'ye tamir ediyor, bakım yapıyor. Bu saydıklarımın tamamını kimseden destek almadan kendi başına yapabiliyor. Tek bacakla yürümek teknik olarak mümkün olmadığı için bisiklete binmediği zamanlarda günlük ihtiyaçlarını karşılamak için koltuk değneklerini kullanıyor.

Bisikletle ilgili her alanda sosyal sorumluluk projelerine katılıyor, destek veriyor. Dünyanın en ünlü bisiklet dergilerine kapak olacak düzeyde büyük işler yapıyor. Bisiklet dergilerinde kaçımızın yaşam öyküsü kapak oldu ya da olabilir? Bizim bisikletli yaşamlarımızın kaçı manşete taşınabilir? Binlerce takipçiye sahip sosyal medya kanalları tarafından kendisine mikrofon uzatılıyor. Çünkü yaşam öyküsü sosyal medyayı etkin kullanan gençler için saygı duyulası bir örnek! Ana akım medyada onlarca kez yaşam öyküsü ile haberlere çıkıyor. Engelli bireylerin toplumsal yaşama katılması konusundaki her çabaya yaşam öyküsü ile örnek oluyor. Milyonlarca engellisini çeşitli imkânsızlıklar dolayısıyla eve hapsetmek zorunda kalan bir ülke için de yaşam mücadelesi ile örnek olmaya devam ediyor. Oysa bir bisiklet bile herhangi bir engelli bireyin yaşamında ne kadar büyük değişiklikler yaratabilir. Bunu Leo Rodgers'in yaşam öyküsünden öğrendik. 

Başka ülkelerde insanlar yoksunluklarını aşarak bisikletli bir yaşamın kapılarını aralıyor. Biz de ülkemizdeki sapasağlam insanları bisikletli ulaşıma ikna etmek için çabalayıp duruyoruz. İşe bisikletle gidiniz diyoruz; ama terliyorum diye yanıt alıyoruz. Günlük hayatta kısa mesafeli ulaşım ihtiyaçlarınızı bisikletle karşılayın, en azından ekmek almaya giderken bisiklete binin diyoruz; yoruluyoruz diyorlar bize. Fixed gear kullanmalarını bir kenara bırakalım normal bir bisiklet sahibi olup onu günlük hayatta etkin olarak kullanmalarına bile razı olacağız. Ama yok! Şevk bitmiş. Hayata dair bir beklentisi kalmamış insanlarla muhatap oluyoruz. Toplu taşıma araçlarının içinde üst üste alt alta seyehat etmek çok konforlu bir şeymiş gibi bisikleti hor görüyorlar.

Hayat insanın önüne çok büyük engeller çıkarabilir. Bir gün önce yerinde olan kolunuz bir gün sonra yerinde olmayabilir, bir gün önce üzerinde yükseldiğiniz bacağınızı bugün yaşayacağınız bir kaza sonucu kaybedebilirsiniz. Başınıza her şey gelebilir; ama hayat her şeye rağmen devam edecek. Siz nefes almaya devam ettikçe yaşam da akıp gidecek. Büyük bir felaket sonucunda bedensel bütünlüğünüzü yitirdiğiniz zaman umudunuzu yitirmeden hayata bağlı kalmayı nasıl başarabilirsiniz? Ne kadar zor bir soru, değil mi? Bedenimizin her yerinin sapasağlam olmasına rağmen bisiklete binmemenin bahanesi olamaz. Tek bacakla harikalar yaratan bir insan varsa, bisikletli bir yaşam tek bacakla yapılabiliyorsa iki bacakla daha kolay yapılabilir. Bacaklarınız henüz yerli yerindeyken onları onurlandırın. Bisiklet kullanın, belki ileride kullanamayacaksınız. Nereden bilebilirsiniz ki?

Yürüyebiliyorken yürüyün, koşabiliyorken koşun, bisiklete binebiliyorken binin! Hayatta başınıza ne gelirse gelsin, bisikletten asla vazgeçmeyin! Leonard Rodgers, asla vazgeçmedi, umutsuzluğa kapılmadı, kendi bedeninin sınırlarını bilerek kendi hayatına renk katan akılcı ve bilimsel bir bisikletli yaşam inşa etmeyi başarabildi. Kendisini ayakta alkışlamak dışında elimizden bir şey gelmiyor. Leo Rodgers adını zihninizin bir köşesine altın harflerle yazın. Kim size bisiklet süremeyeceğini söylerse onun hayat hikâyesini örnek gösterin.

Kaynaklar 

1. https://youtu.be/GtpsevprnoA
2.https://www.bicycling.com/culture/a32346213/leo-rodgers-amputee-cyclist/
3. https://tampamagazines.com/tampa-confidential-leo-rodgers/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder