Bu fotoğraftan çıkaracağımız dersler nelerdir? İrdeleyelim.
1. Ders: 1974 yılında Türkiye'de pist yarışları yapılabiliyordu. 2020 yılında pist yarışları yapılamıyor. Niçin? Velodrom yok! Dağılabilirsiniz. 2021'de yapılır mı? Allah kerim... 5 yıldır bisiklet sporuyla ilgileniyorum. Bu süre zarfında Türkiye'de yapılan tek pist yarışı Maltepe'deki velodromumsuda yapılan Malt Crit yarışları. Onun dışında pist yarışı görmedim, duymadım, bilmiyorum. Varsa bilen bildirsin, biz de cehaletimizi giderelim. Haaa pistimiz olmasa da pist bisikleti alanında Avrupa Şampiyonumuz var. (Ahmet Örken) Balkan Şampiyonumuz var. (Oğuzhan Tiryaki)
2. Ders: 1974 yılında Türkiye'de pist yarışlarının yapılabileceği velodrom benzeri bir şey vardı. Fotoğrafa bakınca görüyoruz ki velodroma benzeyen eğimli bir pistte yarış koşuluyor. Pist kaç metre uzunluğunda, eğim ne kadar, kaç adet kulvar var falan bunları fotoğraftan çıkarabilecek göz bizde yok. Olan varsa söylesin biz de öğrenelim. Konya Atatürk Stadyumu'ndaki pist hakkında bilgilere aşağıdaki kaynaktan ulaşılabilir. Ne varsa işte bu kadar. Şunu da söylemek gerekir ki Konya ve Balıkesir Stadyumlarındaki velodromumsuların bile yerinde yeller esiyor şimdi. Bursa'da da bir velodromumsu varmış zamanında. 3 milyon lira harcanıp yapılmış; ama projesi hatalı olduğu için tek bir yarış dahi yapılamamış. 2020 Türkiye'sinde Konya'da yapılacak bir velodrom hakkında proje ve bu projeyle ilgili yüzlerce haber var. Ama henüz kazma vurulmuş değil. İnşallah maşallah gelecekte bir tarihte olimpik standartlara uygun bir velodromumuz olacak. (https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Konya_Atat%C3%BCrk_Stadyumu )
3. Ders: Pist yarış disiplininin ne olduğunu bilen ve bunu sporcusuna aktarabilen hocalar vardı. Hocası ilgili disiplininin eğitimini vermese nereden öğrenecek bu çocuklar pist disiplinini? O dönemde kitap yok, dergi yok... Ya antrenörlerden öğreneceksiniz ya da takımdaki sizden tecrübeli büyük abilerden. YouTube yok ki girip dört beş videoda pist yarış disiplini hakkında bilgi edinesiniz!!! O yıllarda bu seviyede antrenman bilgisine sahip antrenör var ve bu bilgileri bisikletçilerine aktarabilecek düzeyde. Demek ki neymiş? Elin gavur antrenörleri olmadan da bir şeyler yapılabiliyormuş? Yapmaya niyetin varsa, kusurlu da olsa bir şeyler yapılabiliyormuş. Hem de 1974'te...
4. Ders: Bisikletlere bakarsanız görürsünüz, her sporcuda pist bisikletleri vardı. Bakıyorum, fotoğraftaki bisikletlerin üçü de pista! (Pist bisikleti ile normal yarış bisikleti arasındaki farklarını bilenler ne demek istediğimi anladı kanımca.) Fakat o yıl Konya'da yapılan pist yarışlarında fırtınalar kopmuş yine. Pistte normal yol bisikleti ile yarış koşanlar da varmış. Sonuçlara ve hakemlere itirazlar olmuş. Türk bisikletinin kronik hastalıkları işte. Elli yıl geçmiş hâlâ doğru düzgün sonuç açıklayamayan bir hakem heyetimiz var. Hayırlısı... (Feyzi Açıkalın, Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun 50 Yıllık Öyküsü, Ege Yayınları, 2014, İstanbul, S90)
5. Ders: 1974 yılında pist bisikleti yarışlarını takip edilebilecek kadar önemli kabul edip takip eden bir spor basını vardı. Cumhuriyet gazetesi pist yarışlarını bile günü gününe spor sayfasında haber yapmış. Bu gazete o zaman da bugün olduğu gibi fikir gazeteciliği yapan bir gazeteydi. Sayfa sayısı az olmasına rağmen bisiklete yer vermiş, ilginç, cidden çok ilginç! 2020 yılında Türkiye Yol Bisikleti Şampiyonası yapılıyor, ulusal basını bırakalım, spor basınında bile bir iki paragraflık küçücük haberlerle geçiştiriliyor. 2020'de bisiklet sporu o derece önemsiz bir spor ki spor medyası bile ulusal şampiyonayı haber yapılacak düzeyde önemsemiyor, kısacası sallamıyor.
6. Ders: 1974'te Ali Hüryılmaz adında şampiyon bir bisikletçi vardı. Bulgaristan'dan kaçıp ülkemize gelen Batı Trakya Türkleri'nden... Kaçış hikâyesi tam manasıyla bir soğuk savaş ajan filmi gibi... Kendisinin kim olduğunu bilmeyenler varsa Mehmet Büyükarı'nın kaleme aldığı Son Rampa adlı kitapta Ali Hüryılmaz'ın efsanevî hayat hikâyesi ayrıntılarıyla anlatılıyor. Merak eden kitabı edinip okusun. Bu fakir, şu anda okuduğunuz blogda bu kitap hakkında uzunca bir tanıtım yazısı da kaleme almıştır. Belki okursunuz.
(https://kadro19.blogspot.com/2020/07/mehmet-buyukari-son-rampa-ali-huryilmaz.html?m=1)
7. Ders: 1974'te Ferhun Öğünç adında döneminde nam salmış bir bisikletçi daha vardı. Türk Bisiklet Tarihi öyle bir iki bisikletçiden ibaret değil. Hakkında yazılmış üç adet koca koca kitap var. Gençlerin tanımadığı, bilmediği ne kadar şampiyon bisikletçimiz var? Ferhun Öğünç hakkında öğrenebilirdiklerim bu kadar: "1952 yılında İstanbul’da doğdu. Bisiklete on altı yaşında Sarıyer’de başladı. 1969’da Bakırköy Bisiklet İhtisas Kulübü’ne transfer oldu.1970 Gençler Türkiye Şampiyonluğu, 1971, 1972, 1974, 1975 Büyükler Takım Türkiye Yol ve Pist Şampiyonluklarını kazandı. 1976 Uluslararası Akdeniz Turu’nda sarı mayo giyerek 1. geldi. 50’den fazla milli oldu.1977 yılının başında New York’a gitti ve halen burada Mohegan Lake kentinde oturmaktadır."
http://www.kimkimdir.net.tr/kisiler/ferhun-ogunc
8. Ders: 1974 Türkiye'sinde, Dünya yarışlarında bile kullanımı yaygın değilken kask benzeri bir şeyi tanıyıp bilip kullanan sporcular vardı. O dönemde bütün imkânsızlıklara rağmen bir şekilde malzeme edinip bu sporu yapmaya çalışan sporcular vardı. Gençler, şimdi siz bilmezsiniz, o dönemlerde Aliexpress falan yok. Yurt dışından sipariş vermeyi rüyasında göremiyor kimse. Merhum Süleyman Demirel'in tabiriyle "50 sente muhtaç" durumdayız. Dolar, mark, sterlin karaborsada... Bu koşullarda pist yarışının bütün takım taklavatını bir şekilde temin edebilmişler. Niyet var ya niyet, hah işte o çok önemli! Niyetin varsa bir şekilde temin ediyorsun malzemeyi.
9. Ders: Bu kare takım takip yarışından bir kare olduğuna göre en az iki adet takım var bu yarışta. Tek takım kendi kendine deli danalar gibi pistte dönüp durmuyor herhalde? Mantıksal olarak en az iki takım var. Bildiğim kadarıyla dört farklı takım var o zamanda, ama bu bilgim net değil. Kaynak bulamadım. 1974 yılında takımlar hâlinde pist yarışı yapabilecek kadar sporcu, bunları donatacak kadar pist yarışı malzemesi var. Yıl 1974!!!! Günümüzde hangi bisiklet takımlarında kaç adet pist bisikleti var? Sevgili antrenör hocalarım yorumlara adet girsin, sayımızı bilelim ama değil mi?
10. Ders: Meriç Tekstil tarafından sponsorluğu üstlenilen bir bisiklet takımı var. Bu takım öyle şimdikiler gibi naylon bir takım değil. Sadece federasyon seçimlerinde oy vermek için kurulmuş yarış koşan tek bir sporcusu olmayan tabela takımı değil yani. En azından pist yarışı koşabilen üç bisikletçisi var. Bu takım hakkında bilinenler şunlar: "1969 yılında Dr.Fevzi AKSOY’un başkanlığında kurulan Bakırköy Bisiklet İhtisas Kulübü (BİK), 1973’te önce 19 Mayıs Mağazaları ve sonra Meriç Tekstil Kulübü olarak faaliyetlerini 1977 yılına kadar sürdürmüştür. BİK 1970’li yıllarda Türkiye’de bisiklet sporundaki atılım ve canlanmanın öncüsü olmuş ve bir ekol getirmiştir. Ali HÜRYILMAZ’ın öncülüğünde oluşturulan bu ekol kondisyon, bisiklet ve disiplinden meydana gelmiş ve buradan yetişen sporcular uzun yıllar milli takımın değişmez elemanları olmuştur." (https://bisiklet.gov.tr/Sayfa/Federasyonumuzun_Tarihi-9.aspx)
Bu böyle devam edip gider... Yazıyı kısa kesiyorum. Görmesini bilen göz için tek bir fotoğraf karesi bile bisiklet sporunun nasıl bitirildiğini göstermeye yetecektir.
elinize sağlık pist i bilen antrenörler var fakat federasyon pist yarışı yapacak cesareti kendinde bulamadı. hiçbir zaman
YanıtlaSilBenim bildiğim üç antrenör var pist deneyimi olan. Benim bilmediğim başkaları da vardır mutlaka. Antrenörlerimiz var ve her bakımdan yeterlidir ama pist yarışı yapacak pist yok Türkiye'de maalesef. Olanları da yıktılar.
Silelinize sağlık pist i bilen antrenörler var fakat federasyon pist yarışı yapacak cesareti kendinde bulamadı. hiçbir zaman
YanıtlaSilSevgili Ali Kılıç, benim hakkım da yazdıkların için teşekkür ederim
YanıtlaSilEvet yazdıkların da haklısın.
Zaten tam olmayan bisiklet sporumuz son 45 yıl da ne yazık ki hiç yol almadı.
Bunun en büyük sorumlusu bizim jenerasyon ve bizden sonra gelenler.
Bizler bu konuda sınıfta kaldık. Bisiklet sporunu sahipsiz bıraktık, ileriye taşıyamadık.
Türkiye’nin şartları ve de ekonomik konumu ne olursa olsun, bugün, bisiklet sporumuz çok daha iyi bir yerde olmalıydı!
Şu anda tek ümidim; Türkiye'de bisiklet sporunun büyük bir potansiyele sahip olması. Türkiye'nin her köşesinde binlerce bu sporu sevelerin var olması.
Artık hepimiz, elimizi taşın altına koyarak sporumuzu hak ettiği yere taşımalıyız!
Senin, güçlü yazı yeteneğinle yazacağın olumlu yazılar, bisiklet sporunun tanıtımında büyük bir rol oynayacağına eminim.
Sevgili Ferhun Öğünç,
Silİyi dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum.
Bisiklet sporunun mevcut durumunu ortaya çıkaran pek çok neden var. Bunları konuşup tartışmak yerine ileriye yönelik çözüm önerilerini tartışmalıyız diye düşünüyorum. Çünkü çok vakit kaybettik.
Bisiklet sporu Türkiye'de inanılmaz bir potansiyele sahip. Akılcı yatırımlarla çok daha iyi yerlere getirilmesi mümkün. Kitlelerin ilgisini daha fazla çekebilmesi için dünya çapında ulusal şampiyonlar çıkarmak zorundayız. Yoksa gençlerimizi kaybetmeye devam edeceğiz.
Benim elimden gelen tek şey yazı yazmak... Şu anda ancak bunu yapabiliyorum. Türkiye'de bisiklet sporunun bir geçmişinin var olduğunu bilmeyen binlerce bisikletçi genç var. Yazılarımla bu geçmişin bir kısmını aydınlatmayı başarabilirsem ne mutlu bana.
Türkiye'de bisiklet sporunun tarihi ile ilgili yazılmış pek çok kitap var; fakat bunların baskısı tükenmiş. Yeni baskısı da yapılmıyor. İnternette de derli toplu kaynak yok. Bu yüzden gençler bu sporun tarihini bilmiyor. Sizleri de tanımıyorlar. Nasıl tanısınlar ki? Bisiklet sporu üzerine çıkan dergilerde yabancı bisikletçilerin hikâyeleri anlatılıp duruyor.
Bundan sonra da imkân buldukça ve elimden geldiğince geçmiş şampiyonlarımız hakkında yazacağım.
Tekrar çok teşekkür ederim. Ellerinizden öperim. 🥰
Ali kardeşim sağol.
SilBisiklet sporumuz gerçekten çok acınacak bir durumda, fakat ümitsiz değil.
Senin dediğin gibi inanılmaz bir potansiyel var. En azından senin gibi bu sporu seven ve bu sporun değer kazanmasını isteyen pozitif düşünen birileri var.
En üzücü durumlar dan biri,1923 yılından beri var olan Bisiklet Federasyonu'nda bugün bir tek sporcuya, yada yarışa ait tek bir arşiv bile yok.
Bu inanılmaz ve utanç verici bir şey. İşin en acı tarafı ise bu konuda halen bir şeyler yapılmıyor olması.
Birkaç yazarın gazete arşivlerinden topladığı bilgilerle bir kaç kitap yazmış olması güzel bir şey. Fakat bunlara bile ulaşmak güç, yada olanaksız gibi.
Olumlu, yapıcı ve bilinçli girişimler le bisiklet sporumuz içinde bulunduğu çukurdan bir an önce çıkarılması şart. Bunun içini yine senin dediğin gibi, olumlu çözüm önerileri tartışılmalı.
Federasyondan bir ümit yok. Çünkü orada halen bu spor 50'lerin, 60'ların, 70'lerin sistemiyle yönetiliyor.
Bu eski sistemi yeniliyebilirsek, bisiklet sporumuz en kısa zamanda dünya seviyesine ulaşabilir.
Ne demek istediğimi daha sonra açıklayabilirim.
Şimdilik hoşça kal.
Teması kaybetmeyelim.
Teşekkür ediyorum....
YanıtlaSilSon Rampa kitabına harcadığınız emek ve çaba için ben teşekkür ediyorum.
SilAli kardeşim sağol.
SilBisiklet sporumuz gerçekten çok acınacak bir durumda, fakat ümitsiz değil.
Senin dediğin gibi inanılmaz bir potansiyel var. En azından senin gibi bu sporu seven ve bu sporun değer kazanmasını isteyen pozitif düşünen birileri var.
En üzücü durumlar dan biri,1923 yılından beri var olan Bisiklet Federasyonu'nda bugün bir tek sporcuya, yada yarışa ait tek bir arşiv bile yok.
Bu inanılmaz ve utanç verici bir şey. İşin en acı tarafı ise bu konuda halen bir şeyler yapılmıyor olması.
Birkaç yazarın gazete arşivlerinden topladığı bilgilerle bir kaç kitap yazmış olması güzel bir şey. Fakat bunlara bile ulaşmak güç, yada olanaksız gibi.
Olumlu, yapıcı ve bilinçli girişimler le bisiklet sporumuz içinde bulunduğu çukurdan bir an önce çıkarılması şart. Bunun içini yine senin dediğin gibi, olumlu çözüm önerileri tartışılmalı.
Federasyondan bir ümit yok. Çünkü orada halen bu spor 50'lerin, 60'ların, 70'lerin sistemiyle yönetiliyor.
Bu eski sistemi yeniliyebilirsek, bisiklet sporumuz en kısa zamanda dünya seviyesine ulaşabilir.
Ne demek istediğimi daha sonra açıklayabilirim.
Şimdilik hoşça kal.
Teması kaybetmeyelim.