Yaz boyunca trafikte katledilen onlarca bisikletçinin acısıyla kahrolduk. Bir sonraki kurban biz olmayalım diye bu soruna kendimizce çeşitli çözüm yolları önerdik. Eylemler yapıp kamuoyunda gündem oluşturmaya çalıştık. Sonuç olarak her zamanki işleri yaparak farklı sonuçların ortaya çıkacağını bekleyerek koskoca bir yaz sezonunu daha verimsiz bir şekilde geride bıraktık. Geçen yıl da trafikte öldürülen bisikletliler için eylemler yapıp kamuoyu oluşturmaya çalışmıştık. Ondan önceki yıllarda da aynı işleri yaparak yetkililerin ilgisini bu konuya çekmeye çalışmıştık. Her defasında başarısız olmamıza rağmen hâlâ aynı eylemleri yaparak başarıya ulaşacağımızı sanmaya devam ediyoruz. Allah ıslah etsin demek dışında elimizden bir şey gelmiyor.
Oysa çözüm belki de işin temellerindedir. Temele inmeden bu sorunu çözmenin imkânı kalmamıştır belki de… Bu yazıda size tanıtmaya çalışacağım kitap tam olarak bunu yapmaya çalışıyor. 20 Bisiklet Oyunu adlı bu kitabın alt başlığında "Çocuklar İçin Eğlenceli Bisiklet Eğitimi" ifadesini görünce mutluluktan havalara uçacak gibi oldum. Hele hele kitabın kapağında "Önce Güvenli Bisiklet Sonra Güvenli Trafik" ifadesini görür görmez mutlaka bu kitabı bir şekilde edinmek ve incelemek gerektiğine kesin kanaat getirdim. Zira "bisiklet eğitimi" ülkemizde bisikletlilerin yaşadığı tüm sorunların temelinde yatıyor bence. Bu kitap "bisiklet eğitimi" konusundaki büyük açığı bir ölçüde kapatmaya çalışıyor. En azından trafiğe kapalı ortamlarda yapılacak bu etkinliklerle çocukların bisikletin eğlenceli yönünü kavramalarını sağlıyor. Etkinliklerin yapısına baktığımızda ise çocukların bisiklete hâkimiyetini arttırmaya yönelik hamlelerin yer aldığını görüyoruz ki bu da ileride bisikletleriyle trafiğe çıktıklarında onlara büyük bir avantaj sağlayacak.
Trafikte güvenli bisiklet kullanma taktiklerini öğretmeye yönelik planlı bir eğitim faaliyetinin olmaması ülkemiz açısından en büyük eksikliktir. İnsanları bisikletli yaşama kazanma konusunda çok büyük zorluklar yaşadığımız söylenemez, mevcut ekonomik koşullar zaten ülkemizdeki insanlara bir ulaşım aracı olarak bisikleti fazlasıyla dayatıyor. Asıl sorun yaşadığımız nokta, bisiklete yeni başlayan bireyleri bisikletli yaşamın içinde tutmayı başaramıyor olmamız. Trafikte bisiklet sürerken en küçük bir tehlikede bile bisikletten soğuyan, trafikte bisiklete binme konusunda korkup çekinen bireyleri kaybediyoruz. Hiçbir eğitim almadan trafiğe bisikletle çıkan bu deneyimsiz sürücülerin hiçbir suçu yoktur. Onları bisikletli yaşama kazandıktan sonra onlara gerekli eğitimleri vermeyen, veremeyen bisiklet toplulukları bu noktada büyük sorumluluk altındadır.
Öncelikle bu kitabın dilimize çevrilerek yayımlanmasına önderlik eden Alanya Doğa Sporları Kulübü'ne ve Mehmet Zafer Peker'e sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bisiklet aktivizminin hakkını veren ALDOSK, sadece söylemsel olarak değil eylemsel olarak da bisiklet kültürünün gelişimine yoğun katkılar sunan bir sivil toplum kuruluşu olarak öne çıkıyor. Kitabın varlığından bisiklet antrenörü Süleyman Coşar'ın aracılığıyla haberdar oldum. Bu işin içinde olan her insan gibi Süleyman Coşar da bisiklet konusunda eğitimin ne kadar önemli olduğunu biliyor. Onun aracılığıyla Mehmet Zafer Peker beyefendiye ulaştım, o da bu kitaptan birkaç adet gönderme nezaketiyle beni onurlandırdı. Şu anda bu hazineyi inceleyip size tanıtma şerefine bu şekilde müşerref oldum. Kitabı www.adosk.org.tr adresinden elektronik olarak da indirebilirsiniz.
Kitap Danimarka Bisikletçiler Federasyonu'nun bir yayını. 15000 (yazıyla on beş bin) civarında üyesi olan bir federasyon bu. Rakamı görünce ve Danimarka nüfusuna oranlayınca gözlerimde şimşekler çaktı. Bugüne kadar her ortamda ve her bağlamda ülkemizdeki bütün bisiklet topluluklarının tek bir üst çatı altında toplanması gerektiğini savunan biri olarak bu birliğin ülkemizdeki bisiklet topluluklarına da örnek olması gerektiğini düşünüyorum. Danimarka Bisikletçiler Federasyonu "bisikleti herkes için doğal, güvenli günlük seçim hâline getirmek ve daha sağlıklı, daha sürdürülebilir bir dünya yaratmak için bisikleti kullanmaya" çalıştığını iddia ediyor. Bu misyon, bizlere de çoğu açıdan oldukça makul, uygulanabilir ve gerçekçi bir program özeti sunuyor.
Kitaptaki etkinlikler çocukları trafikte güvenli bisiklet kullanmaya "hazırlıyor." Kitabın bizi temele indirdiği nokta işte burası. Çocuğu bir anda trafiğin içine atmak yerine, ilk adımda onu trafikten uzak bir ortamda eğiterek trafiğin keşmekeşine hazırlıyor. Çocuğun hem kendini hem de başka sürücüleri korumasına katkı sunuyor. Bisikletine hâkim olamayan, manevra kabiliyeti gelişmemiş, nasıl düşüleceğini öğrenmemiş bir çocuğun bisikletiyle trafiğe salınmasının ölüme davetiye çıkarmaktan farkı yoktur. Kitabı hazırlayanlar da bunu düşünerek 20 farklı etkinlikte ve her etkinlikte farklı bir bisiklet hamlesini temele alarak çocuklara güvenli bisiklet sürmeyi öğretiyorlar.
"Güvenli bisikleti oyunla öğren" sloganıyla başlayan kitaptaki etkinliklerin asıl amacının çocuklara güvenli bisiklet sürmeyi öğretmek olduğunu anlıyoruz. Kitaptaki etkinlikler 12 yaşındaki cocuklar için tasarlanmış olsa bile bisiklete yeni başlayan yetişkinler için de oldukça yararlıdır. Hatta bana göre bu kitaba çocuklardan daha çok yetişkinlerin ihtiyacı var. 30 yaşından sonra bisiklet sürmeyi öğrenmiş her birey öncelikle mutlaka bu etkinlikleri uygulayarak kendini geliştirmeli ve daha sonra bisikletiyle trafiğe çıkmalı. On beş yıldan fazla bir süredir şehir içi trafikte frensiz fixie kullanan bir bisikletçi olarak ben bile bazı etkinlikleri yaparken zorlandım. Çalıştırmadığım bazı kas gruplarının ne kadar güçsüz kaldığını fark ettim. Bu açıdan yıllardır bisiklet süren bisikletçiler de bu kitaptaki etkinlikleri uygulamalı.
Kitaptaki etkinlikler Talmud ayetleri gibi değil. Çeşitli açılardan yoruma açık, değiştirilebilir, güncellenebilir, hatta geliştirilebilir etkinlikler. Hatta bu etkinliklerden hareketle daha eğlenceli başka etkinlikler üretmeye de müsait bir yapıları var. Kitapta bu konuda gerekli açıklamalar yapılıyor ve ek olarak "hayal gücünüzü kullanın ve deney yapın" denilerek hem çocuk oyuncular hem de onların öğretmenleri yaratıcılığa teşvik ediliyor. Etkinliklerin sağlıklı bir biçimde yapılabilmesi için gerekli ekipman da tanıtılıyor. Herkesin ha deyince bulabileceği kadar basit ve ucuz ekipmanlarla bu etkinlikleri yapabilirsiniz. Birebir aynı ekipmanları kullanmak zorunda değilsiniz, etkinlikler o konuda da yaratıcılığınızı kullanabilmenizi sağlayacak esneklikte üretilmiş.
Keşke bizim ülkemizde de MEB tarafından "seçmeli bisiklet dersi" için böyle bir doküman hazırlanabilse. Bu seçmeli bisiklet dersinin iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda okulda uygulanabildiğini biliyoruz. Neden??!!! Öğrenciler seçmiyormuş!!! Akıl ve beyin sahibi bir ortaokul çocuğu, seçmeli ders olarak okuma becerilerini mi bisikleti mi tercih eder? Siz öğrenci olsaydınız hangisini seçerdiniz? Seçmeli dersleri çocuklar seçiyor olsaydı tabii ki bisiklet dersi tercih edilirdi. Ancak adı seçmeli olan bu dersi öğrenciler değil çoğu zaman okul idarecileri seçiyor, hatta öğrencilere şu şu şu dersleri seçeceksiniz diye talimatlar veriliyor. Evet, 21. Yüzyıldayız; evet, bu ülkede hâlâ çocuklar adam yerine konulmuyor!!!
Bisiklet dersi, eğitim, çocuklar demişken aklımıza bir de bu etkinlikleri öğrencilerine yaptıracak, hatta kendini tutamayarak oyuna katılacak sevgili öğretmenlerimizi de unutmamalıyız. Onların rehberliği olmadan bisiklet kültürünü topluma yaymak mümkün olmayacaktır. 70'li yıllarda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda bisikleti olan bütün öğrencilerine süsledikleri bisikletleri ile kortej geçişi yaptıran 1955 İvriz Köy Enstitüsü Mezunu Öğretmen Ali Peker'i anmadan yazımızı bitirmeyelim. Ülkemizi her alanda aydınlıklarla tanıştıran enstitülü öğretmenlerimizin bisiklet konusunda da öncü olduğunu görmek bizi şaşırtmıyor. Onların kutsal emeğinin önünde saygıyla eğiliyoruz.