Aslında bu yazı hiç yazılmayacaktı. Hatta artık bisiklet sporuyla ilgili tek bir yazı bile yazmamaya karar vermiştim. Ama Portekiz Avrupa MTB Şampiyonası Olayı kanıma dokundu. Kabullenemedim. Damarlarında zerre kadar Türk kanı taşıyan biri bu durumu kabullenemezdi. Bizi bu sonuca götüren yanlışlar silsilesini bisiklet kamuoyunun dikkatine sunmak istedim.
1. Bodrum Gran Fondo Olayı
Aynı tarihte Karaman'da federasyon yarışı vardı. Türkiye Bisiklet Federasyonu başkanı kendi federasyonunun düzenlediği bir yarışa katılmak yerine bir turizm şirketinin düzenlediği yarışa katılmayı tercih etti.
Kendi federasyonunun düzenlediği yarışta kendi lisanslı sporcularına ödül vermek yerine profesyonel bisiklet sporuyla hiçbir ilgisi olmayan bir gran fondo etkinliğinde kürsüde ödül vermeyi tercih etti. Gran fondo etkinliğinde on binlerce liralık ödüller dağıtılırken Karaman'da dağıtılan ödüllerin tamamı Karaman'da faaliyet gösteren bir vakıf tarafından verildi. Gran fondoda dağıtılan on binlerce liralık hediyeyi ise bisiklet sektöründe faaliyet gösteren firmalar üstlendi. Federasyona bağlı resmî bisiklet takımlarına destek vermeyen bu sponsorlar gran fondoda birinci olanlara on binlerce liralık hediyeler vermeyi tercih ettiler.
Burada verilmek istenen örtük ileti neydi? Gran fondolar profesyonel bisiklet sporundan daha önemlidir. Kimse önemsiz bir etkinlikte boy gösterip kendini küçültmek istemez. Demek ki Türkiye Bisiklet Federasyonu'na göre gran fondoda yarışan amatör bisiklet sporcuları, Karaman'da yarışan profesyonel bisiklet sporcularından daha önemli ve değerlidir.
2. Slovenya Velodrom Kampı Olayı
Ülkemize en yakın velodrom Bulgaristan'da var. Burayı tercih etmek varken daha uzak bir yer olan Slovenya tercih edildi. Bu yer seçimi kafilenin konaklama ve yol masrafı maliyetini neredeyse iki katına çıkardı.
Bu duruma ek olarak kafileden sorumlu antrenör, takımın başında görevli olmasına rağmen bir günlüğüne takımı bırakıp kamp yerine 70 km mesafedeki bir yerde düzenlenen Uci Gran Fondo'sunda yarışmaya gitti. Sonuç listesinde dördüncü olarak yarışı bitirdiği gözlendi.
Buna dayanarak bisiklet camiasında şu sorular gündeme geldi:
Kamp yeri antrenörün katılmayı istediği yarışa göre mi tespit edildi? Sırf bu antrenör gran fondoda koşsun diye koskoca takım daha uzak ve daha maliyetli bir yere mi gönderildi?
Slovenya'daki velodrom kampı yerinin belirlenmesinde karar alıcı mevkide kimler vardı? Bu karar kimler tarafından alındı? Gerekçeleri nelerdi? Neden daha ucuz olan Bulgaristan değil de Slovenya tercih edildi? Daha maliyetli bir tercihin bisiklet sporu açısından herhangi bir gerekçesi yoksa bu karardaki açık kamu zararını kimler telafi etmelidir?
Slovenya'daki velodrom kampı hangi hedef yarış için düzenlendi? Bu kamptan sonra takım hangi pist bisikleti yarışlarına gönderildi? Bu yarışlarda elde edilen derecelere bakarak konuşmak gerekirse bu kadar masrafa değdi mi?
Kampta kullanılan track bike'lar nereden temin edildi? Bunlar için bir kiralama bedeli ödendi mi? Ödenmiş ise ne kadar? Koskoca Türkiye Bisiklet Federasyonu'nun millî takımdaki 6 bisikletçiyi tepeden tırnağa kadar pist bisikleti malzemeleri ile donatabilecek bütçesi yok mudur? Uci lisanslı pist bisikleti antrenörlerimize soruyoruz: Emanet bisikletle yarış kazanılır mı? Bu kampın pist bisikleti millî takımındaki bisikletçilerimize somut faydası ne oldu?
Zaten kamp kaç gündü? Bir hafta yahut 10 günlük kampın bir gününde gran fondoda yarışan sorumlu antrenörün amacı nedir? Bu antrenörü oraya gran fondo koşması için mi gönderdik, yoksa büyük çoğunluğu ilk defa velodrom gören bisikletçilere eğitim vermesi için mi?
3. Gaziantep Türkiye Şampiyonası Olayı
Türkiye Bisiklet Federasyonu'nu başkanı Gaziantep'de düzenlenen Türkiye Şampiyonası'na katıldı. Pazar günü düzenlenen elit kategori yarışlarına kadar Gaziantep'te yarışları takip etti. Pazar günü, Tour of Turkey'de Türkiye'yi temsil eden iki continental takımımız ile birlikte Türk bisiklet sporunun zirvesi olarak kabul edilen elit kategorideki bisikletçilerimiz yarışacak ve Türkiye Şampiyonu belirlenecekti.
Pazar günü ise İstanbul'da düzenlenen Turkcell Gran Fondo'ya katıldı, kendi lisanslı sporcuları olan elit kategori yarışlarını takip etmek yerine özel bir şirket tarafından düzenlenen gran fondoyu takip etmeyi tercih etti, kendi lisanslı sporcularına (Türkiye şampiyonu) kupasını ve madalyasını vermek yerine gran fondo birincisine madalya vermeyi tercih etmiştir.
4. Portekiz Avrupa MTB Şampiyonası Olayı
Yarış sonuç tutanağında bizim bisikletçilerimizin DNS (did not start- start almamıştır) biçiminde tasnif edildiğini gördük. Bu güne kadar bisikletçilerimizin niçin start almadıkları hakkında federasyon tarafından hiçbir resmî açıklama da yapılmadı. Bisiklet kamuoyunun kafasında şu sorular belirdi:
Teknik toplantıya katılım sağlanmadığı için yarış saatini öğrenemedik, bu yüzden de bisikletçilerimizin yarış saatini kaçırarak yarışa katılamadıkları iddia ediliyor, doğru mudur? Doğru ise teknik toplantıya katılmayan teknik heyet üyesi kimdir? Bu durumdan doğan kamu zararı kendisine ödetilmiş midir?
Bu iddialar asılsız ise takım başka bir sebeple yarışa katılamadıysa bu sebep nedir? Takım hâlinde yarıştan çekildiysek bunun gerekçesi nedir? Koskoca takımı bütün malzemeleri ve üyeleri ile Portekiz'e kadar yarış koşmamaları için mi gönderdik? Bu turistlik spor gezinin maliyeti kim tarafından karşılanmıştır?
Sonuç
Bu güne kadar yapılan hatalara bakarak yorum yapmak gerekirse mevcut Türkiye Bisiklet Federasyonu yönetiminin bir önceki yönetimden hiçbir farkı yoktur. Aynı hatalar tekrar edilmektedir. Akdeniz Oyunları'nda toplamda en çok madalya alan ülke Türkiye'dir. Ama bu madalyaların bir tanesi bile Türkiye Bisiklet Federasyonu bisikletçileri tarafından alınmamıştır. Bütçesi Türkiye Bisiklet Federasyonu'ndan daha az olan birçok federasyon (cimnastik) madalyalardan buket yapıp yurda şerefle geri dönerken bisikletçiler ilk 5'e bile girememiştir. Yukarıdaki somut hatalar bu başarısızlık tablosunun temel sebebidir. Türkiye Bisiklet Federasyonu'na derhâl bir çeki düzen verilmelidir.