Görme engelli bisikletçi Mustafa İşcier’in bisikletli yaşamına dair deneyimlerini anlattığı “İki Pedal Arasında” adlı bir kitabı yayımlandı. Kitap, görme engelli bir bisikletçinin deneyimlerini anlatması bakımından bizim yayın dünyamızda bir ilk. Mustafa İşcier, bu kitabında bisikletle tanışma hikâyesinden başlayarak çıktığı uzun mesafe turlarını, tadına doyulmaz arkadaşlık deneyimlerini anlatıyor.
Görme engelli bir bisikletçi ne kadar bisiklet sürebilir ki demeyin! Mustafa İşcier’in bisikletle gezdiği yerleri otomobille bile gezemeyenler var. Bir bakıyorsunuz benim diyen bisikletçinin gitmeye cesaret edemeyeceği bir rotada Ordu-Tokat arasını turluyor, bir bakıyorsunuz Bursa’da bisikletle fink atıyor, kayalıklara tırmanıyor, oradan Batı Karadeniz’e geçiyor, sonra Ege sahillerinde turluyor. İhtiyaç sahiplerine bisikletle “engelsiz çorba” dağıtıyor, Kuzey Ormanları Savunması’na katılıyor, Kaz Dağları’na tırmanıp Ekofest’e destek oluyor. Nevşehir Gran Fondo’da yarış koşmuşluğu bile var. Görme engelli bireylere bisiklet deneyimini yaşatmak için kurulmuş Eşpedal Derneği’nin kurucu başkanlığını da üstlenmiş. Maşallah, on parmağında on marifet var.
İki Pedal Arasında adlı kitabında Mustafa İşcier, yukarıda özetlediğimiz şeyleri yaparken başından geçen ilginç olayları ve deneyimlerini anlatmış. İlginç tur günlükleri de var, yaşama dair oylumlu çözümlemeler de… Benim en çok dikkatimi çeken şey bisiklet deneyimi sırasında edindiği dostları oldu. Hepsi de birbirinden güzel, pırıl pırıl insanlar! Bu bisiklet denen gavur icadında bir şeytan tüyü var, üzerine binen her insanı bir şekilde güzelleştiriyor galiba. Boşuna “şeytanarabası” denmemiş kendisine evvel zamanda. Paylaşma, dostluk, dayanışma, uyum, özveri… İnsanı insan yapan pek çok erdemi içinde barındırıyor. İnsan bisiklete bindiği zaman dünya değişmiyor belki ama bisiklete binen insan kesinlikle değişiyor.
Görme engelli birinin bindiği bisikletin şeklini şemailini merak edenler mutlaka vardır. Bu bisikletlere “tandem bisiklet” yahut kısaca “tandem” deniyor. Tandem bisikletler, iki kişinin aynı anda bisiklete binmesine olanak tanıyan makineler. Kısacası çift kişilik bisiklet. Önde gören bir pilot, arkada görme engelli bir yardımcı pilot oluyor. Birlikte pedal çeviriyorlar. Böylece görme engelli bireyler de bisiklete binme deneyimini tadabiliyor. Mustafa İşcier ve arkadaşları, tandem bisikletleri görme engellilere bisiklet sürme deneyimini yaşatmak için kullanıyorlar. Sanılmasın ki bu bisikletler engelli bireylere bisiklete binme deneyimi yaşatmaktan başka bir işe yaramaz. Tandem bisiklet, nasıl ki gözleri görmeyen Mustafa İşcier’e bisiklete binme deneyimi yaşatarak onun farklı duyguları tatmasına imkân tanıyorsa bizlere de birbirimizi tanıma konuşunsa yardımcı olabilir. Daha nice nice faydaları var tandemin, anlatmakla bitmez. Burada lafı kısa kesiyoruz, belki sonra onu da ayrıntılı olarak anlatırım. Tandem bisikletlerin görme engelli bireylere neler kattığını öğrenmek istiyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız.
“Eeee, yâni? Körün biri bir gün bisiklete binmiş, sonra da oturup hatıralarını yazmış da bize ne faydası var?” mı dediniz? Doğru söylüyorsunuz, size hiçbir faydası yok bu kitabın. Zaten sizin gibi düşünen insanlar için bu dünyada bu güne kadar yazılmış herhangi bir kitabın zerre kadar bir faydasının dokunacağına da inanmıyorum. Bundan sonra yazacaklarım sizi ilgilendirmiyor. Okumayın. Gerek yok. Ayrıca bu dünyadaki varlığınıza da gerek yok. Türemeyesiniz inşallah! Eveeet, ne diyorduk? Tamam. Mustafa İşcier bu kitabı niçin yazmış, niçin bastırmış, niçin daha çok insan tarafından satın alınıp okunmasını istiyor? Açıklayalım:
1. Bu kitabın geliriyle tandem bisikletler alınacak, bu bisikletlerle daha fazla görme engelli yurttaşımızın bisiklete binme deneyimini yaşaması sağlanacak.
2. Tandem bisikleti sürebilmek için iki kişinin bir araya gelip eşleşebilmesi gerekiyor. Tandem bisikletleri sürecek pilot ve yardımcı pilotların eşleşmesi için mobil bir uygulama oluşturulacak. Görme engelli bireylerimiz bu uygulama üzerinden pilotlarını rahatça bulabilecek.
3. Son olarak da gören ve görmeyen tüm bisikletçilerin deneyimlerini paylaştığı bir e-dergi çıkarılacak. Bu kitabı satın alarak yukarıdaki üç amacın gerçekleşmesi için bir katkı sunmuş olacaksınız.
Biz yazıcıların büyük üstadı Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanının bir yerinde şöyle diyor: İnsan, insan için canını verebilmeli, yoksa kalabalık etmemeli dünyamızda. Ben sizden canınızı vermenizi istemiyorum, o seviyeye erişebildiyseniz ne mutlu size. Sadece İki Pedal Arasında adlı kitabı satın alarak, satın aldırarak başka görme engelli bireylerin de bu güzel deneyimleri yaşayabilmesine katkı sunmanız yeterli olacak. İnsan yan yana gelip çoğaldıkça daha da güçlenir, insan varlığını paylaştıkça zenginleşir.
Ama yine de bu kitabın en büyük faydasının görme engelli bireylere bisiklet sürme deneyimi yaşatmak olmadığını düşünüyorum. Bu kitap, kendisini okuyan insanlara görmemenin bu hayatı yaşamaya engel olamayacağını anlatacak. İki tane gören göze sahip olmasına rağmen yine de göremeyen insanların bazı gerçekleri görebilmesine vesile olacak. Bunlardan daha önemli olan bir kazanım daha var bence. Bu kitap, görme engelli bireylerin daha kolay pilot bulabilmelerini sağlayacak. Zira ben tandem bisikletin sadece görme engelli bireyler için farklı bir deneyim olduğuna inanmıyorum. İki gözü de sapasağlam olan bisikletçilere görme engelli biriyle aynı bisikleti paylaşma deneyimini de yaşatacak. Gören bisikletçiler bu kitapta anlatılan güzel duyguları yaşayabilmek için görme engelli bir arkadaşımıza pilot olmaya çalışacak. Sevgi, paylaştıkça çoğalacak. Dünyamız eskisinden daha güzel bir yer olacak.
Görme engelli bireylere yaşamı daha zor hale getiren biz gören bireylerin duyarsızlığıdır. Görmemek başlı başına büyük bir engel iken bir de bizim duyarsızlığımızın, umarsızlığımızın karşılarına çıkardığı engellerle mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Sosyal sorumluluktan uzak tutum ve davranışlarımız yüzünden bu hayat görme engelli bireyler için daha zor hâle geliyor. Kendimiz yahut ailemizden biri görme duyusunu kaybedene kadar görmemenin ne menem bir şey olduğunu anlayamıyoruz. Her konuda olduğu gibi bu konuda da empati yapmayı beceremiyoruz. Ancak kendi başımıza gelince anlıyoruz bazı gerçekleri. Eşekten düşmenin acı verici bir olay olduğunu anlayabilmek için illa ki eşekten düşmek zorunda mıyız?
İsmet Özel, Mataramda Tuzlu Su adlı şiirinde modern çağın sıkıntısıyla yaşamak zorunda olan insanlara yanıtlayamayacakları kadar zor bir soru yöneltiyordu: “Uzak nedir? / Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için / gidecek yer ne kadar uzak olabilir?” Mustafa İşcier de bu kitabı okuyanların zihninde bir soru belirmesini istiyor: Kör nedir? Evet, gerçekten de kör nedir? Sadece gözleri görmeyen kişilere mi kör denir? Yoksa gören iki gözü de olmasına rağmen görmeyen, göremeyen, görmemeyi yeğleyen kişiye mi kör denir? Kitabı okumaya devam ettikçe şunu mutlak bir kesinlikle kavrayabiliyoruz ki gözleri görmeyen birine kör diyemeyiz. Zira Mustafa’nın da gözleri görmüyor; fakat o, bazı gerçekleri iki gözüyle dünyaya bakan pek çok insandan daha iyi görebiliyor. Mustafa’nın gözleri “kendinin ücrasında yaşayan” bir insanın gözleri değil. Âşık Veysel gibi gözleriyle göremediği bu dünyayı gözleriyle gören birçok insandan daha iyi anlayabiliyor. Bu bağlamda Elias Canetti’nin Körleşme romanında sergüzeştini anlattığı Profesör Kien’i de anmadan geçmeyelim. İnsan bazı gerçekleri profesör olsa bile göremeyebiliyor.
Sonra da modern insanın kucağına pimi çekilmiş bir el bombası gibi şu soruyu bırakalım: Gözlerinizle görebildiğiniz konusunda emin misiniz? Gerçekten görebiliyor musunuz? İki gözü de görmeyen Mustafa İşcier görebiliyor, peki siz? Gördüklerinizin ne kadarı gerçek, ne kadarı yalan, ne kadarı kurgulanmış bir gerçekliğin ürünü?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder