15 Ağustos 2021 Pazar

MARC AUGÉ BİSİKLET MUCİZESİ ÜZERİNE... VOL 2!

Yaşanmış Mit

Kitabın "Yaşanmış Mit" adlı bölümünü yazar üç ara başlığa ayırarak incelemiş. Bu bölümler "Mit ve Tarih", "Kendini Keşfetmek", "Başkalarını Keşfetmek" bölümlerinden oluşuyor. "Mit ve Tarih" bölümünde bisiklet mitini inşa eden tarihsel sürecin yarattığı birikim genel hatlarıyla masaya yatırılıyor. Bu bölümün bilimsel bir bakış açısıyla somut kanıtlar üzerinden yazılmadığını, örnek olaylar üzerinden yapılan bilişsel yorumlarla bisiklete yönelik mitin tarihsel temellerinin açıklanmaya çalışıldığını gözlemliyoruz. "Kendini Keşfetmek" ve "Başkalarını Keşfetmek" bölümlerinde ise bisikletçilik pratiğinin birey ve toplum açısından ne tür kazanımlar sağladığına yönelik yaşamsal örnekler üzerinden teorik yorumlar yapılıyor.

Kitabın bu bölümünde bisiklet sporunun popüler olduğu dönemlere dair yazarın belleğinde yer etmiş örnek olaylar üzerinden çeşitli değerlendirmeler yapılıyor. Bisiklet sporunun parlamasını İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki süreçte özellikle işçi sınıfının bisiklete yönelmesine bağlıyor. Ayrıca İtalya'nın ve Fransa'nın yetiştirdiği büyük bisikletçilerin öyküleri üzerinden bisikletin adı geçen tarihsel süreçte bir mit yarattığı ve bu miti toplumsal hayatta gerçekleştirmeyi başardığı iddia ediliyor. Bölümde bisikletle ilgili filmler, şarkılar, dergiler anılarak bu bisiklet mitini oluşturan kültür üreticilerine de değiniliyor. Ancak bisiklet mitinin yaratılması ve yaşayan bir mit hâline getirilmesinde Fransa Bisiklet Turu'nun yeri ve önemine büyük bir vurgu yapılıyor. Yazarın Fransa Bisiklet Turu'nun bir bellek alanı olduğuna yönelik ifadelerine katılmamak mümkün değil, zira bu tur Fransa ve Fransızlar için sadece bir bisiklet turu değildir, ulusal bir onur simgesidir. Jean François Mignot da Fransa Bisiklet Turu Tarihi kitabında bunun sosyolojik ve ekonomik gerekçelerini ayrıntılı olarak açıklamıştı. Bu bölümde katıldığımız ender yargılardan biri Fransa Bisiklet Turu'nun Fransızlar için bir bellek alanı teşkil etmesidir.

"Mitin doğması için, tarihin onu yaşatması, insanların yaşadıkları şeyin aşmış bir biçimini onda bulması gerekir." (s14) Antropolojik bağlamda mitin inşa süreciyle ilgili çok doğru bir yargıda bulunuluyor burada; fakat bisikletin adı geçen tarihsel süreçte popüler kültürün bir parçası olmasını sağlayan etken olarak mitin öne çıkarılması bilimsel olarak doğru değildir. İkinci Dünya Savaşı ertesinde bisikletin popüler olmasını sağlayan ekonomik ve sosyolojik koşulları önemsemiyor yahut düpedüz görmezden geliyor yazar. Toplumsal yaşamda hiçbir şey nedensizce gerçekleşmez. Toplumsal devinimin birtakım bilimsel yasaları vardır, toplumsal hayatta da tıpkı bilimde olduğu gibi benzer nedenler benzer sonuçları doğurmaktadır. Tabii ki toplumsal yaşamdaki neden-sonuç ilişkisi deneysel bilimlerdeki gibi yüksek bir kesinlik oranına sahip değildir. Ancak ilgili dönemde toplumsal ve ekonomik olarak tarihinde görülmemiş bir yıkım yaşayan Fransa'da insanların bisiklete yönelmiş olmasını anlamlı buluyorum. Hollanda'daki bisiklet dönüşümünün başlamasına neden olan ilk hareketin petrol fiyatlarının artışıyla ortaya çıkmış olması da bizim teorimizi kanıtlıyor. Bir ülkede bisiklet kullanım oranlarının artabilmesi için öncelikle o ülkenin ve daha sonrasında küresel koşulların buna uygun olması gerekir. Bunu reddederek yapılan bütün bisikletli yaşam girişimlerinin yel değirmenlerine karşı savaşmaktan hiçbir farkı yoktur.

Yazarın iddiasına göre Fransa'da bisiklet kültürünün düşüşe geçmesinin nedeni yaşayan mitin kaybedilmesidir. Fransız bisikletçilerin yarışları kazanamamasının nedeni de mitin zayıflamasına bağlanıyor. Tamamen nesnel gerçekliğe aykırı bir bakış açısı bu. Açıklayalım. Yazarımız, emperyalist kapitalist Fransız burjuvazisinin kârı maksimize etme amacıyla sistematik olarak çürüttüğü bisiklet kültürü olgusunu görmezden gelerek çözümlemeler yapmaya çalışıyor. Ayrıca mit yaratma fantezisi yüzünden yeniden tamamen nesnel gerçekliğe muhalif bir bisiklet kültürü miti kurmaya çalışıyor. Tam olarak bu noktada gerçeklikten tamamen kopuyor. Maddi toplumsal temellere dayandığı süreçlerde gelişen ve toplum içinde hızla yayılan bisiklet kültürünün ayaklarını yerden kesip onu mitsel bir sürecin ürünü olarak yeniden yaratmaya çalışıyor. Boşuna bir çaba... İkinci Dünya Savaşı sonrasında yükselen bisiklet kültürü, kendisini yaratan koşullar değiştiğinde doğal olarak ortadan kalkıyor. Fransız burjuvazisinin bu koşulların değişimini hızlandırma noktasında büyük bir gayretinin olduğunu inkâr edemeyiz. Yazar bunu anlamıyor, yahut anlamasına rağmen onu görmezlikten geliyor. Üç büyük otomobil firmasını yaratan Fransız burjuvazisi, savaş sonrasında dünyaya tamamen kapalı bir av alanını andıran Fransa'da bisiklet kültürünün ayakta kalmasına ve giderek güçlenmesine izin verebilir miydi? Fransa'da bisikletli bir yaşam egemen olsaydı ürettikleri beş para etmez arabaları kime satacaklardı?

Ayrıca yazar savaş sonrasındaki toplumsal yapıyı doğru okuyamıyor. Savaş sonrasındaki ekonomik ve siyasi çöküntü Fransa'yı devrime sürüklemektedir. Fransa başta olmakla birlikte tüm Avrupa'da sosyalist partiler hızlı bir yükseliştedir. Buna engel olabilmek için kapitalistler kârlarının bir kısmından feragat ederek emperyalist yağmadan elde ettiklerinin bir kısmını proletarya ile paylaşmayı tercih ediyor. Tabii ki babasının hayrına değil. Devrime engel olmak için... Yükselen ücretlerle birlikte Avrupa proletaryasının ekonomik anlamda alım gücü artıyor. Eskiden alım gücü sadece bisiklet almaya yeten işçiler için bile otomobil ulaşılabilir bir nesne hâline geliyor. Otomobil satın alabilecek bir gelir elde eden işçi sınıfı için bisiklet bir ulaşım aracı olmaktan çıkıyor. Yazar bu süreci anlamıyor, yahut yine görmezden geliyor. Fransa dâhil bütün Avrupa ülkelerinde 60'lı yılların sonundan başlayarak 70'li yılların sonuna kadar geçen süreçte bisiklet kültürünün hızla aşınmasının arkasında yatan neden Avrupalı kapitalistlerin dünyanın geri kalanında yürüttüğü emperyalist yağmadan Avrupa proletaryasına verdiği paydır. Bu aynı zamanda Avrupa'daki devrimci dalganın sönümlenmesine de neden olmuştur. Emperyalist yağmadan işçi sınıfına pay verilmesi olgusu Fransız işçi sınıfını sosyalist devrimci saflardan hızla koparmış, karşıdevrimci bir çizgiye sürüklemiştir. Yaşam şartlarında gözle görülebilir bir düzelme gerçekleşen işçi sınıfı, sadece işçi sınıfı ideolojisine olan retorik bağlılığı için devrim isteyebilir mi? Saçmalamanın âlemi yok. Karnı tok sırtı pek bir işçi niçin devrim istesin? Her devrim onu yaratan somut nesnel koşulların bir ürünüdür.

Yazarın Mit ve Tarih bölümündeki ciddi çarpıtmalarını bir yana bırakacak olursak kitabın Kendini Keşfetmek ve Diğerlerini Keşfetmek bölümlerinde aktarılan bisikletçilik deneyimlerinin ve bu deneyimlerden sadır olan fikirlerinin neredeyse tamamına katılıyorum. Bu kitap bu iki bölüm için bile okunabilir. Yazar Kendini Keşfetmek bölümüne "Mit, anlatıldığı insanların deneyiminde bir yansımasını bulduğunda güç kazanır." (s 24)  cümlesiyle başlıyor. Burada anlıyoruz ki bir antropologa konusu bisiklet ve felsefe olan bir metin yazdırmaya kalkarsanız sonuç "bisiklet miti"nin yaratılmasına doğru gidiyor. Mitoloji alanında değerli fakat bisiklet felsefesi bağlamında değil. İlerleyen sayfalarda yazarın bisikleti bir "sonsuzluk deneyimi" olarak tanımlaması da bizi destekliyor. Bölümün sonunu "... bisikletçilik pratiği, aralıklarla da olsa, başkasının farkında olma (bir beklenti biçimi, geleceğe açıklık) imkânı sağlayan, özdeşliğe (zaman içinde belli bir devamlılık) benzer bir şey deneyimlemeye dair bir fırsatıdır." diyerek bağlıyor ki bu yargılara katılmamak elde değil. Bisiklet bireyin önce kendisini sonra da başkalarını keşfetmesine olanak tanıyor, aynı zamanda doğanın içinde bisiklet üzerinde devinen bir varlık olarak insanın dünyayı keşfetmesine de olanak veriyor. "Kendini Keşfetmek" ve "Diğerlerini Keşfetmek" bölümlerinde yazarın ayakları yere basmaya başlıyor, yaratmaya çalıştığı o mitolojik âlemden koparak nesnel gerçekliğin içinde var olan somut bir mekanik âlet olan bisikletin dünyasına geri dönüyor.

Yazımızın üçüncü bölümünde kitabın "Kriz" adlı bölümündeki tezlerin eleştirisini yapacağız. Bizi izlemeye devam edin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder