9 Ekim 2021 Cumartesi

MEB OKULLARINDA ZORUNLU BİSİKLET EĞİTİMİ DERSİ VERİLSİN!!!


Sadece 2021'in nisan ayında ulusal basına yansıyan haberlere bakarak bir sonuç çıkaracak olursak nisan ayında bisiklet kazalarında 5 çocuğumuzu kaybettik. Diğer aylarda da durum bundan farklı değil. Bu çocukların tamamı trafikte bisiklet kullanırken kaza geçirerek hayatlarını kaybettiler. İçişleri Bakanlığı bu konudaki istatistikleri paylaşmadığı için net rakamlar nedir bilemiyoruz. Ülke ve yıl genelini düşünecek olursak rakamların bizim tahminimizden çok daha yüksek çıkacağını öngörebiliriz. Her geçen gün birkaç çocuğumuzu daha bisikletli trafik kazalarında kaybetmeye devam ediyoruz, eğer bir çözüm bulmazsak gelecekte de bu çocuklarımızı bisikletli trafik kazalarında kaybetmeye devam edeceğiz.


Çocuklarımızın büyük bir çoğunluğu okula servis ile gidip geliyor. Sadece çok küçük bir kısmı okula bisikletle gidip geliyor. Bu küçük kısım bile her gün bisikletleriyle çeşitli trafik kazalarına karışıyor. Son iki ayda, okulların da açılmasıyla birlikte okula gidip gelirken trafik kazası geçirerek yaralanan ve hayatını kaybeden çocuklarımızın sayısında inanılmaz bir artışın olduğunu görüyoruz. Bisiklet gruplarının sosyal medya gruplarında her gün bisikletiyle kazaya karışan başka bir çocuğumuzun hikâyesiyle karşılaşıyoruz. Her yeni haber ciğerimizden bir parçayı söküyor. Artan fiyatlar yüzünden pek çok aile geçim sıkıntısına düştü. Derinleşen ekonomik krizle birlikte birçok aile akıl almaz okul servisi ücretlerini ödeyemez hâle gelecek. Bu da daha fazla çocuğun yaya yahut bisikletli olarak trafiğe katılması anlamına geliyor. Her geçen gün daha fazla çocuk okula bisikletle gidip gelmeye başlayacak. Maalesef her geçen gün okula bisikletle gidip gelirken kaza geçirip yaralanan ve hayatını kaybeden çocuklarımızın haberlerini okuyacağız. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Trafikte bisiklet kullanımı konusunda hiçbir eğitimi olmayan ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki çocuklarımızı, bisikletleriyle birlikte büyük şehirlerin kaotik trafiğine salacağız. İddia ediyorum: Süreç böyle devam ederse  bir yılda bisiklet kazalarında kurban verdiğimiz bisikletli çocuklarımızın sayısı korona virüsüne kurban verdiğimiz çocuklarımızın sayısından fazla olacak!!!!

Çocukların bisikletli trafik kazalarında ölmesini tamamen engelleyemeyiz. Ancak basit ve akılcı önlemlerle ölüm oranlarını düşürmek bizim elimizdedir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da önemli düzeyde eğitim eksikliğimiz var. Çocuklarına okullarda zorunlu bisiklet eğitimi vermeyen bir ülkenin bisikletli çocuk ölümlerinde bu seviyede olmasını yadırgamamak gerekiyor. Hiçbir eğitim vermeden bisikletin üzerine bindirdiğimiz çocuklarımızın bisikletli trafik kazalarında ölmesinden daha doğal ne olabilir ki? Akıl ve bilim dışı informal eğitim ortamlarında bisiklete binmeyi öğrenen bu çocukların hiçbir suçu yok. Onları ölüme gönderen yetişkinler asıl suçludur ve bu konuda mutlak sorumluluk sahibidir.

Peki, bizim çocuklarımız bisiklete binmeyi nasıl öğreniyor? Aile bireylerinden öğreniyorlar, mahalledeki arkadaşlarından öğreniyorlar, kendi kendilerine öğreniyorlar, kerameti kendinden menkul bisiklet topluluklarının aktivistlerinden (!) öğreniyorlar. Kısacası belirli bir plan ve programa dayanamayan rastgele hazırlanmış bir eğitim süreciyle Allah'a emanet bir biçimde bisiklet sürmeyi öğreniyorlar. Bisiklet sürmeyi öğrenirken düşüp yaralanıyor, sakatlanıyor hatta hatta ölüyorlar. Devlet denetiminden uzak sözümona "sivil" ortamlarda bisiklet sürmeyi öğreniyorlar. Parça pincik, yarım yamalak, el yordamıyla verilen bir eğitim... Ne kadar eğitim denilebilirse o kadar işte.

Devlet denetiminden uzak bir eğitim güvenilir olamaz. Hiçbir plan ve programa dayanamayan, akıl ve bilimden uzak kimseler tarafından örgütlenmiş eğitim ortamlarında verilecek bisiklet eğitimlerinin hiçbir yararı olmaz. Bisiklet konusunda bir eğitim verilecekse bu eğitimi ancak ve ancak MEB'e bağlı devlet okulları ve MEB denetimindeki özel okullar ile Türkiye Bisiklet Federasyonu verebilir. MEB de Türkiye Bisiklet Federasyonu da "bisiklet eğitimi" konusunda sorumluluktan kaçıyor, kafasını kuma gömüyor. Çocuklarımıza bisiklet eğitimi verilecekse bunu ancak ve ancak bu iki kurum verebilir. Fakat ikisi de çocuklara bisiklet eğitimi verme konusunda isteksiz. Doğa boşluk kabul etmez, etmiyor. Bu iki kurumun yarattığı bisiklet eğitimi boşluğunu hiçbir belgesi olmayan, devlet denetiminden uzak şifahi bisiklet eğitmenleri dolduruyor. Fenni sünnetçiye çocuğunu teslim etmeyenler fenni bisiklet eğitmenlerine çocuklarını teslim etmek zorunda bırakılıyor. Zira Türkiye'de devlet kurumları bisiklet eğitimi vermiyor.

Türk milletinin genel bir eğilimi vardır ve bin yıl geçse de bu eğilimi ortadan kaldırmak mümkün olmayacaktır. Türk milleti icat çıkarmayı hiç sevmez ve bir yenilik yapılacaksa bunu devletin yapmasını bekler. Kendi başına bir yenilik yapmaya yeltenmez. Türk milleti her şeyi devletten bekler. Kimilerine göre bu çok yanlış bir eğilimdir; fakat şunu da unutmamak gerekir ki yüzyılların bilgeliğinden süzülerek olgunlaşmış bir eğilimdir. Devlet demek anayasal güvence demektir, devlet demek kanunlar çerçevesinde tanımlanmış hak ve sorumluluklar demektir, devlet demek güvenilirlik demektir. Devlet bisiklet eğitimi vermeye başlarsa yukarıda anlattığımız bütün saygın sıfatları da bisiklet eğitiminin içinde eritecektir. Devletin verdiği bisiklet eğitimi anayasal güvence altında olacak, kanunlar çerçevesinde tanımlanmış hak ve sorumlulukları içerecek, güvenilir olacaktır. Bisiklet eğitimi, kime hizmet ettiği belli olmayan STK görünümlü ideolojik beyin yıkama aygıtlarının ve denetimsiz, donanımsız bisiklet topluluklarının eline bırakılamayacak kadar önemlidir. Çocuklarımızı bunların insafına bırakamayız. Derhâl devlet eliyle, devlet denetiminde bisiklet eğitimi verilmesinin yolunu açacak yasal mevzuat çıkarılmalı, hızla uygulamaya geçirilmelidir.

Aklımızın erdiğince yapılması gerekenleri madde madde sıralayacağız. Tabii ki bunların dışında da yapılması gerekenler vardır. Okurlarımız bu önerilerini yorumlarda ifade edebilirler. Böylece bizler de farklı fikirlerle yazımızdaki önerileri geliştirebiliriz.

1. MEB ile Türkiye Bisiklet Federasyonu arasında bir eğitim ortaklığı kurulmalı. İki yıl içinde her okulda en az bir tane olacak şekilde bisiklet eğitimi verebilecek düzeyde antrenörlük bilgisine sahip öğretmen yetiştirilmeli. MEB ile Türkiye Bisiklet Federasyonu tarafından yürütülecek ortak eğitim projesiyle  öğretmenlerin hizmetiçi eğitimleri kapsamında yapılacak bisiklet antrenörlük kurslarıyla her okulda en az bir bisiklet antrenörünün olması sağlanacak. Öğretmenlerin hizmetiçi eğitimleri kapsamında bisiklet eğiticiliği de eklenmeli. Eğitici eğitimleri, Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü çatısı altında merkezi olarak  verilmeli, eğiticiler yerellerde öğretmenleri eğiterek bisiklet eğitiminin yaygınlaştırılmasını sağlamalıdır.

2. Bisiklet eğitimi dersi ilk ve ortaokul düzeylerinde zorunlu olmalı. Lise düzeyinde ise ilk ve ortaokul düzeyinde eğitimini tamamlamış öğrenciler arasından profesyonel bisiklet sporcusu olmaya uygun atletik yetilere sahip gençler seçilip uzman antrenörlerin gözetiminde okul yahut bölge takımları çerçevesinde sporcu eğitimleri verilmeli. Böyle bir çalışma, bisiklet branşında olimpik düzeydeki başarısızlığın utanç tablosunu bir nebze de olsa düzeltebilir. Sporcu havuzunu arttırma amacıyla yapılacak bu faaliyet, bu güne kadar Türkiye'de uygulanmış en verimli bisikletçi yetiştirme yöntemi olacaktır. Zira şu anda başarılı olan bisiklet antrenörlerinin sporcu seçmelerini kendi çabalarıyla okullara rastgele giderek yaptıklarını görüyoruz. Bunu bir program çerçevesinde ve yurt genelinde yaptıklarında daha başarılı olacağımız aşikârdır.

3. İlk ve ortaokul düzeyinde verilecek eğitimler trafikte bisiklet kullanımı konusunda içerikler ile zenginleştirilmeli. Her sene yüzlerce çocuğumuzu bisikletli trafik kazalarında kaybediyoruz. Her ay ülke genelinde ortalama beş çocuğumuz bisikletli trafik kazalarında ölüyor. Hatta hatta bisiklet sporu konusunda eğitim almış lisanslı sporcu gençlerimizi bile trafik kazalarında kaybediyoruz. Bisiklet sporcusu olmak ile trafikte bisikletli olmak arasında dağlar kadar fark var. İyi bir bisiklet sporcusu olmanız trafikte hayatta kalmanıza yetmiyor. Bu yüzden ilk ve ortaokul düzeyindeki eğitimler "trafikte bisiklet kullanımı" üzerine odaklanmalıdır. Bisiklete binmeyi öğrenmek, iki teker üzerinde durmayı başarmış olmakla bitmiş sayılamaz. Trafiğe açık ortamlarda bisiklet sürmek için ciddi ve planlı bir eğitim gerekiyor. Bu yapılmadığı sürece trafikte bisikletli can kayıplarımızın katlanarak artacağını iddia etmek müneccimlik olmasa gerek!

4. İlkokullarda verilen trafik eğitimi ders müfredatında bisiklet daha geniş bir biçimde yer almalı. Bisikletin motorsuz bir ulaşım aracı olarak kavranması için ne gerekiyorsa o yapılmalı. Çocuklarımız hâlâ bisikleti bir "çocuk oyuncağı" olarak görüyorlar. Oysa hiçbir çocuk oyuncağı ile yokuş aşağı 65 km/s hıza ulaşamazsınız ve hiçbir çocuk oyuncağı üzerindeki çocuğu bisiklet kadar hızlı bir biçimde öldüremez. Ders materyalleri ve etkinlikler bisikleti bir ulaşım aracı olarak kavratmaya yönelik hazırlanmalı. İlkokul çocuğuna 18 yaşına gelene kadar süremeyeceği motorlu araçlarla ilgili saçma sapan bilgiler vermek yerine her gün yaya ve bisikletli olarak katıldığı trafikte uyması gereken kurallar anlatılmalı. Bir çocuk, trafikte motorlu araçların geçiş üstünlüğünü 18 yaşına gelince ehliyet alırken öğrense ölmüyor; ama trafikte bisiklet kullanımı konusunda eğitim almazsa ölüyor.

5. Ortaokullarda spor ve fiziki etkinlikler kapsamında müfredata eklenmiş bir seçmeli bisiklet dersi var. Müfredatta böyle bir seçmeli dersin var olduğunu bilmeyen bisiklet aktivistleri de var. Neyse onları başka bir konu başlığı altında yeterince gömmüştük. Geçelim. Yasak savar gibi müfredata konulmuş seçmeli bisiklet dersini uygulayan bir tane okul var mı? Bu güne kadar Türkiye'de hangi okulda seçmeli bisiklet dersi verilmiş? Bilen varsa bilgi ve belge paylaşsın, bu maddeyi güncelleyeyim. Ben görmedim, duymadım, bilmiyorum. 2013 yılında bisiklet seçmeli ders olarak spor ve fiziksel etkinlikler kapsamında müfredata dâhil edilmiş, o günden bu güne kadar bir tane okulda uygulandığını gören var mı? Başarı putuna tapan bir eğitim siteminde seçmeli matematik yahut seçmeli ingilizce dersi yerine bisiklet dersini çocuğuna seçtiren akıl ve zekâ yoksunu bir veli ben görmedim, duymadım, bilmiyorum.

6. Ehliyet sınavlarında bisiklet ile ilgili içerikler arttırılmalı. Bisikletin de motorsuz bir ulaşım aracı olduğunu kavrayamayan kimseye motorlu araç ehliyeti verilmemeli. SRC sınavlarında da bisikletle ilgili içerikler arttırılmalı. Kamyon, tır ve otobüs altında kaç bisikletli çocuk kaybettik, haberiniz var mı? Hemen hemen her ay kamyonun altında kalarak hayatını kaybeden bir bisikletli çocuğumuzun ölüm haberini ulusal basından okuyoruz, kahroluyoruz. Bu kazaların tamamında bütün suç bisikletli çocuklarda değil, hatta büyük kısmında motorlu araç ve ağır vasıta şoförleri hatalı. Bu yüzden motorlu araç ve ağır vasıta şoförlerinin bisiklet konusunda bilinçlendirilmesi gerekiyor.

7. Yeni ehliyet sınavlarında yapılacak bir düzenleme de yeterli olmayacaktır. Eski dönemde ehliyet alan şoförler için de bisiklet konusunda eğitimler verilmeli. Ehliyetini yenileyecek olan şoförlerin trafikte bisikletliler konusunda online bir seminer alması zorunlu tutulmalı. Bu semineri almayan şoförlerin ehliyetleri yenilenmemeli yahut daha yüksek bir yenileme bedeli alınarak trafikte bisikletli eğitimine katılmaları teşvik edilmeli.

8. Ulusal basında ve sosyal medya üzerinden yapılacak kampanyalar ile bisikletin motorsuz bir ulaşım aracı olduğu fikri topluma aşılanmalıdır. Buna da devletin öncülük etmesi gerekir. Yıllardır sivil toplum kuruluşları ve bisiklet topluluklarının yaptığı çalışmaların yetersiz ve verimsiz olduğunu görüyoruz. Yürüttükleri hiçbir kampanya kitleselleşemiyor, gündem olamıyor. Bu konuda İçişleri Bakanlığı'nın yayalar ile ilgili kampanyaları örnek teşkil etmeli. Eskiden trafikte yayayı adam yerine koymayan motorlu araç şoförleri bu kampanyalar ve uygulamalar sayesinde siz yaya geçidine adımınızı attığınız anda frene basıyorlar.

9. Okullarda verilecek zorunlu ve uygulamalı bisiklet eğitimi sayesinde velilerde de bisiklete karşı bir ilgi ve duyarlılık oluşturulacaktır.  Çocuğunu okulda bisiklet üzerinde gören velinin bisiklete bakış açısı da değişecektir. Bizim milletimiz devletçi bir millettir, her şeyi devletten bekler, devlet bisiklete binerse millet de bisiklete biner. Devlet okullarında zorunlu bisiklet eğitimi vermek demek devleti bisiklete bindirmek demektir. Bu zorunlu eğitim uygulamasının birinci yılı sonunda bisiklete yönelik algıda devrim niteliğinde ilerlemeler görülecektir.

10. 2013 yılından bu güne kadarki süreci tetkik ettiğimizde seçmeli bisiklet dersinin pratikte hiçbir işe yaramadığını görüyoruz. Hiç kimse tarafından seçilmeyen, hiçbir okulda okutulmayan, seçilse dahi o okulda o dersi hakkını vererek okutacak donanımda öğretmeni olmayan bir ders... Yasak savar gibi müfredata konulmuş, birisi "Sizde bisiklet dersi var mı?" diye sorduğunda "Bakınız, seçmeli derslerimizden biri de bisiklet!" diye göstermelik bir ders... Sorsan, "Var mı şimdiye kadar bu dersi alan tek bir öğrenci, veren tek bir öğretmen?" diye... Cevap yok, kapı duvar! Seçmeli ders olarak okutulabilseydi belki az çok bir işe yarayabilirdi; ancak kimse seçmedi, seçmiyor ve seçmeyecek!!!

11. Seçmeli Kur'an-ı Kerim dersleri bile istenilen düzeyde seçilmiyor. Okullarımızda öğretmenlerimiz, camilerimizde imamlarımız her sene bu dersin seçilmesi için halka telkinde bulunmasına rağmen %99'u Müslüman olan ülkemizde aileler çocuklarına seçmeli ders olarak Kur'an-ı Kerim dersini değil "matematik uygulamalarını", "bilim uygulamalarını", "seçmeli yabancı dil" derslerini seçiyorlar. Çünkü bu derslerden bursluluk ve lise giriş sınavlarında soru çıkıyor. Sorularının puan ağırlıkları da Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersinin sorularının puan ağırlıklarından fazla. Eğitimi sınav odaklı olarak düşünen veliler ve öğrenciler seçmeli ders olarak bisikleti tercih etmedi, etmiyor, etmeyecek...

12. "Biz seçmeli ders olarak bisikleti koyalım, çocuklar nasıl olsa bisikleti sever ve bu yüzden de bisiklet dersini seçer." mantığı burada işlemiyor. Zira seçmeli dersleri kâğıt üstünde teorik olarak çocuklar seçiyor, pratikte ise öğrencisinin akademik başarısını aşırı derecede önemseyen veliler ve öğrenci başarısından prim kazanarak görevde yükselmeyi amaçlayan okul idarecileri seçiyor. Bunlardan hangisi seçer bisikleti allasen?! Sözgelimi 25 çocuk kendi arasında anlaşıp sistemden seçmeli bisiklet dersini seçse bile ertesi gün işgüzar müdür tarafından "çeşitli yöntemlerle ikna edilerek" istenilen dersleri seçmek zorunda bırakılabilirler.

Sonuç

Matematik bilmeyen öğrenci sadece matematik bilmediği için ölmüyor ama bisiklet eğitimi almayan her öğrenci trafikte ölebilir. İngilizce bilmeyen öğrenci sadece ingilizce bilmediği için ölmüyor ama bisiklet eğitimi almayan her öğrenci trafikte ölebilir. Yarın bile devlet okullarında zorunlu bisiklet eğitimi vermeye başlamak için çok geç olabilir. Bir an önce ilgili kurumlar harekete geçirilmeli, okullarda bisiklet dersi zorunlu hâle getirilmelidir. Çocuklarımız bisikletleriyle trafikte ölüyor, Millî Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Bisiklet Federasyonu ise bu süreci sadece seyrediyor. Bundan sonra seyirci kalmamaları için bu konuda ilgili kurumlara etkileyecek kampanyalar yürütmeliyiz. Süslenip püslenerek bisiklete binmeyle, birkaç anarşist aktivistle critical masslar düzenlemeyle, filanca bisikletli kardeşimiz ölümsüzdür eylemleri organize etmeyle, mahkeme kapılarında kalabalıkları toplayıp ulusal basına birkaç afili demeç vermeyle olmuyor bu işler... Olmadığını yirmi yıldır görüyoruz, hâlâ aynı sonuç alıcı olmayan, verimsiz yöntemlerde ısrar etmenin anlamı ne?

Bisiklet aktivistliği mi kasmak istiyorsunuz? Alın size sosyal sorumluluk projesi!
MEB OKULLARINDA ZORUNLU BİSİKLET EĞİTİMİ VERİLSİN!!!