13 Şubat 2021 Cumartesi

BİR FOTOĞRAFIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ 2


Yukarıdaki fotoğraf 1965 senesinde Konya'da yapılan 1. Alaaddin Turu'nda bitiş noktasında çekilmiş bir fotoğraf. Fotoğrafta bitiş çizgisinden birinci sırada geçen bisikletçi Mustafa Cengiz'i görüyoruz. Kendisini yakın bir tarihte kaybettik. Bisiklet camiasının vefalı insanlarından biri olan Mehmet Büyükarı'nın onun vefatı dolayısıyla paylaştığı bir fotoğraftan hareketle derin düşüncelere dalacağız yine. Değerli büyüğümüz Mustafa Cengiz'e Allah'tan rahmet, acılı ailesine baş sağlığı diliyorum. "Bir Fotoğrafın Düşündürdükleri" serisinin ikinci yazısını bu fotoğraf üzerine yazmaya karar verdim. Tarihsel olarak bir gelenek yaratması nedeniyle anlamlı bir turda çekilmemiş olsa bile (Marmara Turu, Akdeniz Turu, Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu) içeriği dolayısıyla derin anlamlar taşıyor bizim için. Haydi şimdi de bu fotoğrafın üzerinde arkeolojik bir kazı yapalım. Bakalım neler çıkacak?

Kalabalığa dikkat! 1965 yılında yapılan bir yol bisikleti yarışının bitiş çizgisinde toplanmış kalabalığı görüyorsunuz. Fotoğrafta bizim görebildiğimiz kadarıyla bin kişiden fazla bir seyirci kitlesinin orada bulunduğunu söyleyebiliriz. Yıl 1965! Yer Konya! Yanlış anlamayın fakat 2020'de salgın başlamadan önce Konyaspor futbol kulübünün bazı maçlarında tribünlerdeki seyirci sayısından fazla bir rakam bu. Demek ki o yıllarda bisiklet dehşet popüler. Kitleler bisiklet yarışlarını futbol maçları gibi takip ediyor. 60'lı yıllarda yerlerde sürünen futbolu izlemek yerine dünya çapında rakipleriyle başa güreşen bisikletçileri izlemeyi tercih ediyor halkımız. 

Şehre dikkat! 1965 yılının Konya'sı. İrdeleyelim. 1965'te Türkiye'nin toplan nüfusu 31 milyon 391 bin 421. Konya'nın 1965 yılındaki toplam nüfusu 1 milyon 122 bin 622! Şehir merkezinin toplam nüfusu 354 bin 578. 1965 yılında Konya nüfusunun %68'i kırsal nufus, %32'i ise kent nüfusu. (Bu son veri ne alâka diye soranlar lisede coğrafya dersini hiç dinlememiş. 😂) 2019'da -bakınız bir de iki yıl önceki verileri paylaşıyorum- Türkiye'nin toplam nüfusu 83 milyon 154 bin 997 kişi. Konya'nın nüfusu ise 2019 yılında 2 milyon 232 bin 374. Neredeyse iki katı oranında artmış. Bugün Konya'da Allaaddin Turu'nu yeniden yapsak bitiş çizgisinde bu kadar insanı toplama şansımız yok. Nüfus artmış, ülke gelişmiş, ama bisiklet sporuna duyulan ilginin oranı azalmış. Veriler ortada.

Bitiş yerinin seçimine dikkat! Dümdüz bir yer seçip geçmek yerine seyircilerin tribün benzeri dizilebileceği eğimli bir tepeciğin kenarına bitiş konmuş. Dümdüz bir yer seçilmiş olsaydı sadece ilk sıradakiler yarışı izleme şansına sahip olacaktı. İkinci sıradaki izleyicilerden başlayarak arkada kalan kimse yarışın bitişini izleyemeyecekti. Bu şekilde doğal bir amfiyi andıran tepede bin kişiye yakın hatta binden biraz fazla sayıda insan tarafından yarışın bitişi izlenebiliyor. Yarışın bitiş yerini seçenler seyirci faktörünü de düşünmüş. İnceliğe bak, zarafetin düzeyine bak. Yıl 1965, yarışı düzenleyen kişilerdeki kafa yapısına bak. Ne kadar çok kişi izlerse bisiklet kültürü o kadar çok gelişir diye düşünecek kalitede nitelikli bisiklet insanını 1965 Türkiye'sinde kimler yetiştirdi? Soruyu ortaya atıyorum. Bilen beri gelsin!

Bariyerlere dikkat! Hangi bariyerler? Aga bariyer yok! Halk ile bisikletçiler arasına bariyer konmamış. Burada iki ihtimal var. Birincisi ihmal. Bisikletçilerin can güvenliği hiçe sayılarak bitiş çizgisindeki kalabalığı yarış parkurundan fizikî olarak ayıran bariyerler konmamış. İkinci ihtimal ise halka güven. O yıllarda Konya'daki bisiklet kültürü o derece ileri ki halk bir bisiklet yarışının nasıl yapıldığını ve nasıl izlenmesi gerektiğini çok iyi biliyor, yola atlamıyor, karşıdan karşıya geçmiyor, bisikletçilerin yaşamını tehlikeye atacak riskli hareketlerden uzak duruyor. Bu yüzden bu derece ileri bir bisiklet kültürüne sahip eğitimli halkın olduğu Konya'da, organizasyon halk ile bisikletçiler arasına bariyer koyma gereği duymamış. Helaaaaaalll!

Yarışta kürsü yapan bisikletçilere dikkat! Birinci Mustafa Cengiz, ikinci Nusret Ergül, üçüncü Rıfat Çalışkan. Türk bisiklet sporuna emek vermiş yüzlerce saygıdeğer isimden sadece üçü. Bugün granfondo koşan 500 kişiye bu isimleri kimdir, necidir diye sorun doğru düzgün bir yanıt alamazsınız. Gençlerin çoğu yaptığı sporun geçmişinde kimler var kimler yok bilmiyor. Geçmişini bilmeyenin geleceği olmaz. Kökü olmayan çınar olamaz. Tarihsiz insan, susuz deniz kadar mantıksızdır. Yeni ortaçağda makbul hâle gelen ve her alana bulaşan zırcahillik bisiklet sporuna mı bulaşmayacaktı? Ne sandınız? Yahu bu ülkede baleyi spor kategorisine sokup gençlik ve spor bakanlığına bağlamaya çalışanlar var. Bale diyorum bale!!!! Aloooo baaaaalleeeee! Bisikletin de ulaştırma bakanlığına bağlanması an meselesidir, demedi demeyin!

1965'in Konya'sında yapılan bir bisiklet yarışında karşımıza çıkan manzara işte tam olarak bu. 2021 ile karşılaştırmasını yapınız. World Tour seviyesindeki Tour Of Turkey'in hangi etabında böyle bir bitiş manzarası hatırlıyorsunuz. Mesela en son 2016 yılında yapılan 52. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun Aksaray-Konya arasıdaki efsanevî etabını ele alalım. Hani Lotto Soudal takımının cümle âleme ters deryar dersi verip pelotonu kırıp geçirdiği, acılardan acı beğendirdiği etabı diyorum. Unutmuş olamazsınız! Eşelon, deryar, ters deryar dersi vermek isteyen bisiklet antrenörü öğrencilerine o etabı izletsin. Mesela o etabın bitişindeki kalabalığı ele alalım. 2016 yılının Konya'sında Tour Of Turkey'in bir etabı bitiyor, 2016 yılında Konya nüfusu 2 milyon 131 bin kadar. Kalabalığa bak. YouTube'da etabın tamamının videosu var. Bitiş kalabalığını açıkça görebilirsiniz. Sonra da 1965 yılındaki alelade bir yarış olan Alaaddin Turu'nun bitiş çizgisindeki kalabalık ile karşılaştırın. 

1965 yılında federasyonun faaliyet programındaki herhangi bir yarış olan Alaaddin Turu'nun halkın ilgisini çekme oranı ile günümüzde ululsal medyada haber bile olamayan Türkiye Şampiyonası'nın halkın ilgisini çekme oranını karşılaştırın. 1965'ten günümüze bisiklet sporu gelişmiş mi gerilemiş mi siz hesap edin. Ben herhangi bir yorum yapmayacağım.

9 Şubat 2021 Salı

BAŞARILI BİSİKLET YOLU ÖRNEKLERİ - BİSİKLET YOLLARI ÜZERİNE VOL 3


Bisiklet yolları üzerine kaleme aldığımız yazı dizisinin üçüncü bölümünde başarılı bulduğum bisiklet yollarını ve bunların genel özelliklerini inceleyerek kapsayıcı bir sonuca ulaşmayı umuyorum.

Türkiye'de yapılmış ve başarıya ulaşmış pek çok bisiklet yolu var. Ama ben bunlardan kullanma imkânına eriştiğim birkaç tanesini örnek vereceğim. Deneyimlemediğim yollar hakkında şöyle güzel böyle harika diye atıp tutmayacağım. Benim deneyimlediklerim arasında birkaç tane iyi örneği seçip onlara odaklanacağım. Bu dar örneklemden hareketle, yine bu dar örneklemden çıkarılabilecek yargılarda bulunacağım. Lütfen bu yargıların vaka analizi olduğunu unutmayalım. Türkiye'deki bütün bisiklet yollarını kapsayan bir yargıda bulunuyormuşum gibi eleştiriler sunmayalım.

İzmir'de yapılan ve başarılı olduğuna inandığım bisiklet yolu örneği İzmir Körfezi'nde boydan boya uzanan bisiklet yoludur. Bu yolun tek kusuru bağlantı noktalarının bir türlü tamamlanarak kesintisiz bir yol hâline getirilememesidir. Belediyenin beceriksizliği yüzünden bir türlü birleştirilemeyen bu yol İzmirlilerin bisiklet konusundaki can damarı... Hafta sonu tam bir bisikelt şöleni hâline geliyor. Her sınıftan bisikletlinin kendi çapında bisiklete binerek zevk aldığı bir alan yaratılmış. Eksikleri var, kusurları var; ama yine de var... İnsanları orada bisiklet sürmek için toplayabiliyor. Neden? Çünkü dünyanın en zevkli sahil bisiklet yollarından bir tanesi. Hafta içi sakin, hafta sonu karnaval. İnsanlara bol bol deniz havası alarak bisiklet sürme olanağı tanıyan bu bisiklet yolunu oldukça başarılı buluyorum. Zira her gün binlerce insanı üzerinde toplayabiliyor. Ulaşım amaçlı olarak bu yolu kullanan çok az insan var. Genellikle eğlenceli bir hafta sonu bisiklet etkinliği için kullanılıyor. Hafta içi ise evi bisiklet yoluna yakın olan kimselere düşük tempoda zevkli bir spor yapma olanağı tanıyor.

İstanbul'da Pendik-Caddebostan arasında toplamda 24 kilometrelik kesintisiz bir bisiklet yolu mevcut. Deniz kenarından Caddebostan ile Pendik arasını pedallayarak geçebiliyorsunuz. Günün her saatinde bu bölgede yürüyen, bisiklet süren insanlar görebilirsiniz. Her çeşit bisikletliyi bu yolda gözlemlemeniz mümkün. Amatör bisikletçiler, hobi bisikletçileri, bisikletle gezintiye çıkanlar, kiralık bisikletliler vs. İş yeri bu rotanın üzerinde bulunan hemen hemen herkes haftada birkaç kere bile olsa bu yolu kullanmaya çalışıyor. Deniz kenarında ferah feza bir ortamda spor yapma olanağı tanıyan bu bisiklet yolunun yoğun olarak kullanıldığını gözlemliyoruz. Yol üzerinde ciddi anlamda bir bisikletli trafik yoğunluğu var. Üzülerek söylemeliyim ki birkaç yıl sonra artan bisikletliler yüzünden bu yol ihtiyacı karşılayamayacak. Genişletilmeli yahut alternatif bir rota belirlenmelidir.

Samsun sahilini boydan boya takip eden bisiklet yolu yer yer deniz kenarından yer yer sahil yolundan devam ediyor. Ben sadece hafta sonu kullanma şansına eriştim. Spor için kullanan sayısı çoktu. Çocuklarını alarak orada bisiklet sürmeye gelen babalar da vardı. Bir ara soluklanmak için oturduğum bir bankta kronometremi çalıştırdım. 10 dakikada 73 bisikletli geçti önümden. Oldukça tatmin edici bir rakam bence. Ayrıca Batıpark'ın iç kesimleri bisiklet yolu olmamasına rağmen bisiklet kullanımına açık. Parkın iç kesimlerinde hafta sonu yüzlerce kişinin bisiklete bindiği görebilirsiniz. Bu bisiklet yolu şehrin doğu ucunu batı ucuna bağlıyor. Bu güzergâh üzerinde işi olanların hafta içinde işlerine bu yolu kullanarak gidip geldiğini biliyorum. Ancak Samsun gibi büyük bir şehirde kaç kişi bu yolu ulaşım amaçlı olarak kullanıyor? Şehir nüfusunun önemsiz bir azınlığı... Yol genellikle spor amaçlı bisiklet kullananların tercihi. Zaten Samsun şehri kuzey-güney istikametinde bisiklet yolu inşa etmeye müsait bir şehir değil. Çok dik yokuşları var. Denizden birkaç kilometre sonra dik ve sert yokuşlar başlıyor. Klasik bir Karadeniz şehri. Coğrafya kaderdir sonuçta.

Marmaris Belediyesi bisiklet yolları konusunda harekete geçen ilk belediyelerden biriydi. Bisiklet yolları günümüzdeki kadar popüler değilken ilçe halkı ve esnafını da karşısına alarak ilçe merkezine bisiklet yolları yaptı. Bu konuda çok eleştirildi, yargılandı. Ancak sonuca baktığımızda Marmaris kent merkezinde bisiklet kullanımının arttığını gözlemliyoruz. Marmaris'in bisiklet yolları her yaştan her milletten insanın üzerinde etkin olarak pedal çevirdiği bisiklet yolları hâline geldi. Marmaris'te bisikletin gelişiminde yapılan bisiklet yollarının katkısını inkâr edemeyiz; fakat bu gelişimde en büyük katkıyı Marmaris'teki bisikletçi dostlarımızın etkin mücadelesi sunmuştur. Bisiklet satan ve tamir eden esnaflardan tutun da bisiklet topluluklarına kadar bisikletle ilgili bütün toplumsal bileşenlerin yıllar süren çabalarının bir meyvesi. Marmaris bir bisiklet kenti olarak ön olana çıkıyorsa bundaki en büyük katkı Marmaris halkını bisikletli bir yaşama inka eden, motive eden, yönlendiren Marmarisli bisikletçilerdir. Emeklerine sağlık! Türkiye'de bir ilk olan kentin bisiklet rotalarını oluşturma işini biz Marmaris'ten öğrendik. Marmaris Bisiklet Rotaları adlı altında yürütülen çalışmalara katkı sunan bütün bisikletçi dostlarımıza şükran borçluyuz.

Fethiye'ye ilk defa gittiğimde bu nazenin ilçemizde bir kilometre bisiklet yolu yoktu. Daha sonra Beş Kaza'nın başkenti Fethiye'ye defalarca gittim. Son yıllarda deniz kenarına yapılan bisiklet yolunu da kullandım. Harika bir yol. Bisiklet yolu nasıl yapılır, nereye yapılır, niçin yapılır sorularının tamamına net bir biçimde yanıt veren bir bisiklet yolu olarak örnek gösterebilirim. Bu yolun tasarımından uygulamasına kadar emeği geçen herkesi kutluyorum. Fethiye Belediye başkanına da teşekkür ediyorum. Bisiklet yolu günün her saatinde bisikletliler tarafından etkin bir biçimde kullanılıyor. Fethiye'de bisiklet tamir, bakım ve onarımı yapan esnaf dostlarıma sordum. "Yolun size bir faydası oldu mu?" Bisiklet yolunun bisiklet satışlarını ve kullanımını inanılmaz düzeyde arttırdığı yanıtını aldım. Fethiye, bisiklet yolu yapılmadan önce de bisikletin günlük hayatta etkin bir biçimde kullanıldığı bir ilçemizdi. Bisiklet yolu bu etkin bisiklet kullanımını daha da arttırmış durumda.

Konya her açıdan her bağlamda Türkiye'de bisikletin başkentidir. Bisiklet sporu bağlamında da bisiklet kullanımı bakımından da en ileri şehrimiz burası. Bisiklet sporu açısından düşünecek olursak tam bir bisikletçi fabrikası. Lisanslı sporcu sayısı bakımından da takım sayısı bakımından da Türkiye'nin öncü şehri Konya! Bisiklet sürmek için uygun bir fizikî yapıya sahip olan bu şehrimizin bisiklet konusunda Türkiye'ye öncülük etmesinin birçok nedeni var. Bisiklet sporundaki bu öncü kimliğini günlük hayatta bisiklet kullanımının arttırılması konusunda da sürdürmek isteyen Konya şehir içinde yüzlerce kilometrelik bisiklet yolu tasarlayıp bunları yapmayı başararak bu alanda da öncülüğü ele aldı. Bu konuda emeği geçen herkese teşekkür etmeliyiz.

Konya Belediyesi şimdiye kadar toplamda 600 kilometreye yakın bisiklet yolu yaptı, ancak bisiklet yolları yapıldıktan sonra Konya'da bisiklet kullanımı %2 azaldı. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!!! Bu rakamı duyduğumda ben de şok geçirdim. Her açıdan bisiklet kullanımına uygun, yönetmeliğe ve dünya standartlarına göre 600 kilometre bisiklet yolu yapıyorsunuz ve bisiklet kullanım oranı düşüyor. İyi ki Konya belediye başkanı değilim. O kadar yatırım yap, sonra bisikletin kullanım oranı düşsün. İnsan kafayı yer ya! Tabii ki bunun makul sosyolojik ve ekonomik nedenleri mutlaka vardır. Ama nedeni her ne olursa olsun sonuç ortada. Bisiklet yolu yapıyorsunuz ve kullanımı düşüyor. Her şehirde böyle olacak diyerek bilim dışı bir genelleme yapmıyoruz. Bu doğru da değil. Ancak Türkiye'nin bisiklet şehri olarak bilinen Konya'da bu sonucun ortaya çıkıyor olması bisikletliler açısından her bakımdan olumsuz bir sonuç. Derinlemesine tartışılmalı ve irdelenmeli. Demek ki tek başına bisiklet yolu yaparak bisiklet kullanımını arttıramıyorsunuz. Konya pratiğinden öğrendiğimiz budur.

Ankara-Eymir Gölü'nde bisiklet yolu falan yok. Başarılı örnekler arasında bunu göstermiş olmamın ne anlamı var? Aslında Türkiye'de bisiklet yolları hakkında halktaki genel eğilim ve beklentileri göstermesi bakımından harika bir örnek teşkil ediyor Eymir Gölü. Ayrıca benim bisiklet yolları ile ilgili tezlerimi de çok iyi bir biçimde kanıtlıyor. Emir Gölü çevresini bırakın Ankara'da bir kilometre bisiklet yolu yoktur. (2020) Ama Türkiye'nin ikinci en büyük özel bisiklet kiralama şirketleri burada. Ben bir hafta boyunca Eymir etrafında bisiklet sürerek burayı deneyimleme şansına eriştim. Hafta sonu inanılmaz bir bisikletli yoğunluğu var. Hafta sonu Eymir'e giden ortalama bir Hollandalı "Burası bisiklet konusunda bizden daha gelişmiştir." gibi bir izlenime kapılabilir. Tabii ki sadece izlenimde kalır bu, o ayrı mesele işte... Eymir Gölü çevresi belli oranda trafiğe açık bir alan, ben hafta içinde hep araçlarla karşılaştım orada. Buna rağmen insanlar orada ya kendi bisikletleriyle ya da kiralık bisikletleriyle turlar yapmaya devam ediyorlar. Dikkatinizi çekerim, bir kilometre bisiklet yolu yok orada. Ama insanlar ısrarla orada bisiklet sürmeye devam ediyorlar. Neden? Ankara gibi bir çölde Eymir bir vaha! Şehrin göbeğinde nefes alabilecekleri tek alan orası. Girişine askerî barikat kurmadıkça insanların orada bisiklet sürmesini engelleyemezsiniz.

Başarılı bisiklet yollarının tamamındaki en büyük sorun yolların çoğu zaman yürüyüşçüler ya da mangalcılar tarafından gasp edilmesidir. Başarılı bisiklet yollarının bile birtakım kusurları var. Çimlerin sulanmasıyla ıslanan yolun kayganlaşması, yolun üzerinde yapılan alt yapı çalışmaları yüzünden kazılarak bozulan kısımların onarılmaması yahut geç onarılması, yol üzerinde yapılan çalışmalar sırasında uyarı levhaları asılmaması, araçların bisiklet yolunu kapatacak biçimde park etmesi gibi ülkemizin genel eğitim seviyesinin düşüklüğünden kaynaklanan sorunlar da var maalesef. Bisiklet yolunun kralını yapsan da oranın bisiklet yolu olduğunu bilmeyen insanlar yüzünden yol amacı dışında kullanıyor. Eğitimini vermediğin yeniliği topluma yerleştirmeye çalışmak kadar akıl dışı bir şey yok. Okulda trafik eğitimi var, ama bisiklet eğitimi yok. 18 yaşına girmeden araç süremeyecek çocuklara araçlarla ilgili birçok kural öğretiyoruz; fakat neredeyse her gün bisikete binen çocuklara bisikletler ile ilgili kuralları öğretmiyoruz. Saçmalık!!! Doğal olarak eğitimini almadığı bir şeyi hayatına uygulama fırsatı olmayan bu çocuklar ileride yetişkin olduklarında da aynı duyarsız davranışları devam ettiriyorlar. Her şeyde olduğu gibi bisiklet yolu konusunda da Eğitim Şart!

Halk tarafından yoğun biçimde kullanılan bisiklet yollarına baktığımızda bunların neredeyse tamamının trafikten uzak ortamlarda, doğaya yakın yahut doğayla iç içe yollar olduğunu gözlemliyoruz. Marmaris, Samsun, İzmir örneklerini incelediğimizde şehir içi trafikten uzak ortamlardaki bisiklet yollarının halk tarafından yoğun bir biçimde kullanıldığını görüyoruz. İnsanlar bu mekânlarda stresten uzak bir biçimde bisiklet sürmekten zevk alıyorlar. Ortalama zekâ sahibi her normal insan zevk aldığı şeyleri daha fazla yapmak ister. Zevk almadığı ama yapmak zorunda olduğu işleri de mümkün mertebe yapabildiği oranda az yapar. İnsanlar doğal alanlarda bisiklet sürmekten zevk alıyor ve bu eylemi sürdürüyor; insanlar şehir içi trafikte bisiklet sürmekten zevk almıyorlar, üstüne üstlük bundan acı duyuyorlar, yoğun stres yaşıyorlar ve bu eylemi sürdürmüyorlar. Şehir içi ulaşımda bisikletin kullanımını arttırmak isteyen kimseler, bunu insanlar için daha zevkli hâle getirmek zorundadır. Denklem bu kadar basit. 

Doğayla iç içe yahut doğaya yakın ortamlardaki bu bisiklet yollarının kullanımını azaltmak için gayret etmediğiniz sürece insanlar bu yolları kullanmaya devam edecek. Zorlayıcı uygulamalar geliştirmediğiniz sürece buna engel olamazsınız. Bu insanları o yollarda bisiklet sürmeye ikna etmek için çaba sarf etmek de gereksizdir; çünkü zaten insanlar doğayla iç içe olmak için orada bisiklet sürmeye geliyorlar. Asıl amaçları bisiklet sürmek değil, doğayla iç içe olmak. Asıl amacı bisiklet sürmek olanlar da var tabii, onlar da bu amacı trafikte gerçekleştirmek yerine doğayı tercih ediyorlar. Bunlar profesyonel ya da profesyonele yakın seviyede bisikletçiler. Onlar bile trafik yoğunluğu az olan köy yollarını tercih ediyorlar. Sahil kenarındaki ya da doğanın içindeki bisiklet yolları bir gecede yok edilse de artık halk orada bisiklet sürme alışkanlığı kazandığı için bu hareketine devam edecektir. Bu yollarda bisiklet sürmeyi kanunla yasaklayıp alana bisikletle erişimi fiili olarak engellemediğiniz sürece halk burada bisiklet sürmeye devam eder. 

Bisiklet yollarının yapılmasıyla bir düzeye kadar bisiklet kullanımını arttırabilirsiniz. Burada öncelik bisiklet kullananların sayısını arttırmaktır. Bir şehirde bisiklet kullanan bireylerin sayısını gözle görülür ve inkâr edilemez bir düzeyde arttırmadan yapılan bisiklet yolları kalıcı olamıyor. Başarılı bisiklet yollarının tamamında şunu görüyoruz: Doğayla iç içeler ve motorlu araç tehdidinden oldukça uzaklar!

Bisiklet yolları üzerine kaleme aldığımız yazı dizisinin bir sonraki bölümünde Strava Heat Map verileri üzerinden analizler yapacağız. 

Pedalla...