4 Mayıs 2020 Pazartesi

FİXED GEAR İLE 150KM+ BİR TUR YAPILABİLİR Mİ?

Yağmursuz bir günü uzun bir turla değerlendirmekten daha güzel ne olabilir? Tabiî ki hiçbir şey! Fixed gear ile ilk uzun turumdaki rüzgâr ve yağmurdan kaynaklanan hayal kırıklığımı 150+ kilometrelik bir tur yaparak atma isteğiyle yanıp tutuşuyordum. Hava durumunda sıcaklığın 15 derecelerde seyrettiğini, yer yer güneşli ve parçalı bulutlu olduğunu da görünce artık beni kimse tutamazdı. Daha önceden planlamış olduğum, Gümüldür'den başlayarak Seferihisar üzerinden Alsancak şehir merkezine ulaşan, oradan da Gaziemir, Menderes, Ahmetbeyli, Özdere istikametini takip ederek tekrar Gümüldür'ün kutsal topraklarına ulaşan küçük bir çember çizerek turumu tamamlayacaktım.

Rüzgârsız bir havada Gümüldür'den yola çıktım. Ürkmez'e kadar hafif bir tempoda ısınacak biçimde rahat bir pozisyonda yol aldım. Fırsat düştükçe bol bol denizin seyrine de dalarak havayı kokladım. Havanın kokusu Seferihisar'dan Güzelbahçe'ye kadar rüzgârı arkadan alacağımı söylüyordu. Öyle de oldu. Bir önceki uzun turda fırtınalarla cebelleştikten sonra rüzgâra karşı aşılanmış sayılırım. O mesele değil de yağmur yağar mı yağmaz mı diye uzun uzun havayı koklamaya devam ettim. İyi haber, akşama kadar yağmur yağmayacaktı. Kötü haber ile dönüş yolundaki 75 kilometre kafa rüzgârına karşı mücadele ile geçecekti. En sevdiğim rüzgâr, aralıksız esen kafa rüzgârıdır. En azından rüzgâr döner mi, ne zaman döner kaygısı olmadan basar gidersin.

Seferihisar'a doğru giderken önümdeki bir adet sıkı yokuş dışında yolun dümdüz olduğunu bilerek pedallıyorum. Denizden ileriye doğru döndüğüm andan itibaren rüzgârı arkama aldığımı biliyorum; ama sık orman yüzünden bunun etkisini pek hissetmiyorum. Karakoç çıkışındaki yokuşu tırmandıktan sonra Seferihisar'a kadar iniş var. Yokuşun dikliğine bakarak inişin dikliği hakkında bir fikir ediniyorum. Frensiz bir fixie ile iniş zor olacak yine. İnişteki ortalama hızımı 35'in üzerine çıkarmamak için pedal kontrolünü mutlak surette elimde tutmak zorundayım. Sonuç olarak yokuşu aheste aheste iniyorum. Sorun çıkmıyor. Bundan sonra Güzelbahçe'ye kadar çok az bir tırmanma dışında dik olmayan tatlı bir iniş beni bekliyor. Çemberin ilk kısmı sorunsuz bitmiş sayılır.

Güzelbahçe'de Alican Kebap'ta ayak paçayı gövdeye ilâve ettikten sonra sahil yolundan Alsancak'a doğru seyr-ü sefer eyledim. Balçova-Üçkuyular arası tam bir işkence idi. Kafa rüzgârı bir yana trafik mahvediyor adamı. Yol çok dar, şehir içi trafik. Mithatpaşa Caddesi tam bir bisikletçi soykırımı mekânı. Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Ulaşım amaçlı olarak bu yolu kullanan bisikletçilere Allah sabır versin Üçkuyular'dan itibaren sahildeki bisiklet yoluna çıkıyorum. Bu bisiklet yolunun buraya yapılmasında emeği olan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu bisiklet yolunu yapacak sosyal bilince ulaşmış belediye başkanından başlayarak park ve bahçelerin işçilerine kadar herkesin emeğine sağlık. Bisiklet yolu nasıl olur görmek isteyen belediye başkanı İzmir'e gelsin de görsün diyorum. Daha da bir şey demiyorum.


Alsancak'a kadar bisiklet yolundan devam ediyorum. Denizin seyrine doyum olmuyor. Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde bir aşağı bir yukarı piyasa yaptıktan sonra Starbucks'a oturuyorum, filtre kahvemi zevkle yudumluyorum. Çemberin geriye kalan kısmında beni telef etmeye hazırlanan kafa rüzgârının şiddetini kendimce hesaplıyorum. Bu seneki tatilde bütün hesaplamalarımın alt üst olmasından hareketle bu hesapların da suya düşeceğini biliyordum. Ama yine de planlama yapmaktan geri durmuyordum. "Taktik maktik yok; bam, bam, bam!" olayını çıkaran arkadaşı burada rahmetle anıyorum. Her ihtimâle karşı yine de dolu mide her zaman iyidir mantığına uyarak Gaziemir'de bir yemek molası veriyorum. Burger King'de karnımı bi iyice doyurduktan sonra gövdeye bir büyük boy ayran iki tane de Beypazarı sodası indirerek yolun kalan kısmına hazır olduğum hissine ulaşıyorum.

Yolun geriye kalan kısmı için söylenecek çok da bir şey yok aslında. Özetle şiddetli kafa rüzgârına karşı 75 km, son 15 kilometrede sol yandan yanağıma muttasıl darbeler indiren sağanak yağmur, son 20 kilometrede in çık, in çık testere gibi bir yol güzergâhı... İki kere gevşeyen zincirin atması da cabası... Ama olsun. Olumsuzluklar bizi yıldıramaz. Fixieci olmayı göze aldıysan her türlü olumsuzluğa karşı da yılmadan mücadele etmeyi de göze alacaksın. Fixie, bisikletle kendi bedenine ve doğaya karşı bir meydan okuma sanatından başka bir şey değil sonuçta.

Neymiş? Üzerinde fren tertibatı olmayan fixed gear bir bisikletle, Türkiye'nin en büyük 3. şehrinin içinden geçen, sağ salim bir biçimde tamamlanabilen 150+ kilometrelik bir uzun tur yapmak mümkünmüş. Şair burada tam olarak bunu demek istemiş. Bir sonraki fixed gear uzun turda buluşmak üzere hoşça kalın, esen kalın sevgili dostlar.

Check out my activity on Strava: https://strava.app.link/Qn5v4vAsST

1 yorum: